Tarımsal Zararlılarla Savaş Yöntemleri ve İlaçlar

Tarımsal Zararlılarla Savaş Yöntemleri ve İlaçlar

TARIMSAL ZARARLILARA KARŞI SAVAŞTA TEMEL BİLGİLER

A)DOGAL DENGE: Doğadaki canlılar birbirleri ile beslenme yarışı içindedir. Örnegin: Elma iç kurdu elma meyvesiyle beslenirken elma iç kurdunun yumurtalarıyla beslenen yumurta parazitoiti TRİCHOGRAMMA EVANESCENS WEST. de beslenme yarışı içinde olan bir organizmadır. Elma iç kurdu insanların besine ortak olduğu için zararlı sınıfına girerken elma iç kurdunun yumurtalarıyla beslenen canlı ise yararlı sınıfına girmektedir.
Doğada zararlı ve yararlı organizmalar bir denge içinde bulunurlar. Zararlı ve yararlı organizmaların popülâsyonları dengedeyse genelde ekonomik zarar eşiğinin altında olurlar. Dolayısıyla herhangi bir savaş yöntemi uygulanmasına gerek yoktur. Zamansız uygulanacak bir savaş yöntemi ile yararlılar doğrudan ve konukçusu yani zararlı organizmanın ölümü ile iki türlü zarar görmektedir. Şüphesiz yararlı popülâsyonu nun aşırı derecede zarar görmesi ile zararlı popülâsyonu artar.

Doğal dengeyi bozan etkenler aşağıdaki gibidir.
•Doğal afetler.
•Kültür şeklinin değiştirilmesi.
•Ormanların azaltılması.
•Çayır meraların azalması.
•Uygun olmayan savaş yönteminin uygun olmayan zamanda kullanımı.
•Savaş yönteminin uygun olmayan şekilde kullanımı.

B)EKONOMİK ZARAR SEVİYESİ: Herhangi bir zararlının ekonomik zarara
Neden olan en düşük popülâsyon yoğunluğuna ekonomik zarar seviyesi adı verilir.

C)EKONOMİK ZARAR EŞİĞİ: Herhangi bir zararlının artan popülâsyonu karşısında ekonomik zarar seviyesine ulaşmadan popülâsyonu düşürme girişimlerinin gerekli olduğu noktadır. Zararlıya karşı savaşın gerekli olduğu en düşük zararlı popülâsyonudur.
Ekonomik zarar seviyesi ve eşiğini etkileyen faktörler.
•Zararlının türü
•Kültür bitkisi çeşidi
•Kültür bitkisi fenolojisi
•Bölge
•Mevsim ve yıllar
•Savaş yönteminin maliyeti
•Ürünün ekonomik değeri
•Ürünün değerlendirme şekli
•İnsanların ürüne verdikleri değer

Ekonomik zarar eşiği zararlının türüne göre değişir. Zararlının yaptığı zararın şiddeti bu konuda rol oynar. Örneğin: Kabuklu bitlerle unlu bitler bitkinin özsuyunu emmek suretiyle yaptıkları zarar yanında tatlımsı bir sıvı salgılayarak fumajine neden olurlar, bitki virüs hastalıklarını bir bitkiden diğer bitkiye taşınmasına neden olur kültür bitkilerinde fazla zarar meydana getirdiklerinden EZE değeri düşüktür. Kırmızı örümceklerde üreme güçlerinin çok yüksek olması bitkilerde kısa zamanda aşırı zararlar meydana getirdiklerinden EZE değeri düşük olan canlılardır.
Kültür bitkisinin çeşidi ürünün ekonomik değerinin farklı olması EZE değerini etkileyen faktörlerdir. Örneğin: Yeşil kurt HELİOTHİS ARMİGERA HB nin EZE değeri domateslerde pamuktan daha düşüktür. Çünkü domates ekonomik olarak pamuktan daha değerlidir. Bitkilerin EZE değerleri gençken daha düşüktür: Çünkü bitkiler genç dönemde zararlılardan daha çok etkilenir.
Ürünün ekonomik değeri de EZE değerini etkileyen faktörlerdir. Domateslerde zararlı yaprak biti MACROSİPHUM EUPHORBİAE: EZE değeri sera domatesinde düşük iken tarla domatesinde yüksek olabilir.
EZE değerine ürünün derlendirme şeklinin de etkisi vardır. Hiçbir işleme tabi tutulmadan değerlendirilen ürünlerde örneğin yaprağı yenen sebzelerle, Doğrudan yenecek meyvelerde EZE değeri düşüktür. Salkım güvesi LOBESİA BOTRANA DEN SCHİFF EZE değeri sofralık üzümde düşükken şaraplık üzümde yüksektir. Aynı durum zeytin sineği içinde geçerlidir. DACUS OLAEAE yağlık zeytinde EZE değeri yüksekken sofralık zeytinde düşüktür.

EKONOMİK ZARAR EŞİĞİ EKONOMİK ZARAR SEVİYESİ VE DOGAL DENGE BİRARADA DÜŞÜNÜLDÜGÜNDE ZARRLILAR
DÖRT GURUBA AYRILILAR

1.EKONOMİK ZARARLI OLMAYAN TÜRLER.
2.NADİREN ZARARLI OLAN TÜRLER.
3.SÜREKLİ ZARARLI OLAN TÜRLER.
4.VAHİM TÜRLER.

1.EKONOMİK ZARARLI OLMAYAN TÜRLER: Bu gruba giren zararlıların
Popülâsyon yoğunlukları sürekli EZE değerinin altındadır.

2.NADİREN ZARARLI OLAN TÜRLER: Zaman içinde popülâsyon
Yoğunlukları EZE değerinin altında gezen fakat ender olarak EZE değerinin üstüne çıkan türlerdir. Sadece popülâsyonun yoğunluğu EZE değerinin üstüne çıktığı dönemlerde uygulama yapılmalıdır.

3.SÜREKLİ ZARARLI OLAN TÜRLER: Popülâsyon yoğunluğunun zaman
İçinde sürekli EZE ye ulaşan türlerdir. Sık sık savaş yöntemleri uygulanmalıdır. Uygulanacak savaş doğal dengeyi bozmamalıdır aksi takdirde bu sınıf vahim türler grubuna girecek özellikler kazanabilir.

4.VAHİM TÜRLER: Popülâsyonun genel denge düzeyi EZE’nin üzerinde olan
Türlerdir. EZE’nin altına düşmesi için sürekli ve yoğun olarak savaş yapılması gerekmektedir. Bu grupta savaş çok masraflıdır, zararlının etli etmediği başka bir kültür bitkisine geçilmelidir.

F)ÖNCEDEN TAHMİN VE ERKEN UYARI: Herhangi bir zararlıya karşı savaşın
başarısı her şeyden öce zamanın doğru saptanmasına bağlıdır. Savaş zamanı ve zararlı yoğunluğu önceden tahmin edilebilirse daha yüksek başarı sağlanmış olacaktır. Zamanında ve doğru uygulanacak yöntemlerle Doğal denge ve çevre sağlığı yüksek oranda korunmuş olur. Önceden tahmin kısa veya uzun süreli olabilir. Kısa süreli tuzak ve örneklemelerle 1-2 hafta önceden zararlı tahmin edilebilir. Uzun süreli ise zararlının ay hatta yıllar önceden zararının tahminidir. Önceden tahmin ve uyarı çalışmalarında 4 yöntem uygulanır.

1.ZARARLININ BİYOLOJİSİNİN İZLENMESİ: Böceğin çıkış zamanı ve
Yoğunluğunun belirlenerek bunun zarar başlangıcı veya ilaçlama zamanını tahmin etmektir. Bunun için genel olarak tuzaklardan yararlanılır. Elma iç kurdu CYDİA POMONELLA salkım güvesi LOBESİA BOTRANA gibi zararlılar için eşeysel çekici tuzaklardan yararlanılır.
Zeytin sineği DACUS OLEAE GMEL Akdeniz meyve sineği CERATİTİS CAPİTATA gibi zararlılara hidrolize protein esaslı bileşiklerin çekiciliğine dayalı tuzaklar kullanılır. Kiraz sineği RHAGOLETİS CERASİ L pamuk yaprak biti APHİSGOSSYPİİ GLOV gibi zararlılara ise sarı yapışkan tuzaklar adı verilen renk tuzakları kullanılmaktadır. Örnegin Akdeniz meyve sineği, zeytin sineği ve kiraz sineği tuzaklarda ilk ergin görülmesi, salkım güvesinde azami ergin sayısına ulaşıldığında, elma iç kurdunda ilk kelebek görülmesi ile savaş zamanı belirlemiş olur.
Zararlı biyolojisinin izlenmesinde kafeslerden de yararlanılır. Örneğin: Elma iç kurdunun larvaları bir kültür kafesine konularak ergin çıkışı hatta yumurta bırakışları ve yumurta açılışları izlenir.
Zararlı biyolojisinin izlenmesinde atraplardan da yaralanılır Belirli sayıda atrap sallanarak zararlının çıkış ve yoğunluğu belirlenir.
2.BİTKİ FENOLOJİSİNİN İZLENMESİ: Zararlılar bitkilerde çeşitli dönemlerde
yaşarlar. Örneğin: Maymuncuklar OTİORRHYNCHUS SPP bağlarda gözler kabarmaya başladığı dönemde zararlı olur. Kiraz sineği THAGOLETİS CERASİ L. Kiraz meyvesi kızarmaya başladığı dönemde yumurta bırakmaya başlar. Aynı şekilde elma iç kurdu CYDİA POMONELLA L. elma meyveleri ceviz büyüklüğünü aldığında ilk döl larvaları görülmeye başlar.

3.ZARARLILARIN GELİŞME EŞİKLERİ TERMAL KONSTANTLARI VE SICAKLIKLA OLAN BAZI İLİŞKİLERDEN YARARLANMA: Zararlıların
fizyolojik faaliyetleri belirli bir sıcaklıktan itibaren başlar. Bu sıcaklık altında uyuşuk durumdadırlar. Fizyolojik faaliyetlerin başladığı sıcaklık derecesine o zararlının gelişme eşiği denir. Zararların gelişme eşikleri bölgeye ve bitkiye göre değişmektedir. Bu nedenle özellikle oligofag ve monofag böceklerde özellikle gelişme eşiği dikkate alınmalıdır. Yüksek sıcaklıklarda organizma faaliyetleri yavaşlamaktadır. Gelişme eşiği üzerindeki sıcaklıklar söz konusu zararlının gelişmesine etkili olan sıcaklıklardır ve etkili sıcaklık adı verilir. Bir zararlının belirli gelişme dönemini tamamlaması için belirli miktarda etkili sıcaklık toplamını almış olması gerekir. Bu toplam etkili sıcaklık her tür için ayrı ve sabit olup termal konstant adını alır. Böceklerde gelişme hızının yüksek sıcaklıklarda ağırlaştığı, hatta belirli bir sıcaklık derecesinden itibaren, aynı düşük sıcaklıklarda olduğu gibi, gelişme hızının durduğu bir gerçektir. Bu nedenle günlük ortalama sıcaklık hesaplamalarında günün en yüksek ve en düşük sıcaklık
toplanıp ikiye bölünmektedir. Örneğin: Elma iç kurdunun gelişme eşiği 12,5 °C ’dir.1 Ocak tarihinden itibaren etkili sıcaklık toplamı 100 gün dereceye ulaştığında ilk kelebeklerin çıkmaya başladığı, ilk larva çıkışının 250–300 gün derecede, ikinci döl kelebek çıkışlarının 700 gün derecede ve ikinci döl larva çıkışının ise 800 gün derecede olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla ilaçlaması ile ilgili gerekli uyarı önceden yapılmış olur.
Böcekler her ne kadar gelişme eşiği üzerinde fizyolojik faaliyetlerine
başlarlarsa da bazı faaliyetleri için belirli sıcaklık koşullarının bulunması gerekir. İşte böceklere karşı savaşta önceden tahmin ve erken uyarı çalışmalarında bu ilişkilere den de yaralanılır. Örnegin: Elma iç kurdu erginleri akşamları 15 °C ve üzerindeki sıcaklıklara ulaşmasıyla yumurta bırakırlar. Bu nedenle etkili sıcaklık derecesi toplamının 100 gün. Dereceye ulaşması yanında akşamüzeri sıcaklıkların 15 °C veya üzerinde olması halinde ilaçlamalara başlanabilir.

2.YAŞAMA ALANLARINDAN VE KLİMOGRAMDAN YARARLANMA:
Yaşama alanları, belirli sıcaklık dereceleri ile orantılı nem değerlerinde
Zararlının popülâsyonunda meydana gelen ölüm oranlarının saptanarak sınırlarının belirlenmesi ile ortaya konur. En düşük oranda ölümün meydana geldiği sıcaklık ve nem sınırları o zararlı için en uygun yaşam alanı (vital optimum) , ölüm oranının orta düzeyde olduğu sıcaklık ve nem oranının uygun yaşama alanı, ölümün çok yüksek oranda olduğu sıcaklık ve nem değerleri ise zararlı için uygun olmayan yaşama alnını teşkil eder.
Bir bölgenin aylık ortalama sıcaklık değerleri ile aylık ortalama orantılı nem
Değerlerinin kesiştiği noktalar birleştirildiğinde elde edilen çokgen o bölgenin ilgili yıl için klimogramıdır. Bölgenin klimogramı ile söz konusu böceğin yaşama alanları bir arada gösterildiğinde salgının hangi aylarda olacağı ve bunun yoğunluğu belirlenmiş olur.
Zararlıların popülâsyonları üzerinde sıcaklık ve nem dışında besin, konukçu
Bolluğu, konukçu uygunluğu, yağmur gibi etkenlerde olumlu veya olumsuz etkiye sahiptir. Bu etkiye ise bonitasyon adı verilir.
Zararlının salgınlarının önceden tahmin edilmesinde onların hayat tablolusundan
da yararlanılır.Hayat tablolarının hesaplanmasında ölüm faktörü, net üreme gücü, üreme çağındaki dişilerin yaşam uzunluğu ve doğal artış kapasitesinin hesaplanmasıyla popülasyonun durumu gerçek olarak ortaya konabilir.
Yurdumuzda yapılan önceden tahmin ve erken uyarı çalışmaları daha çok
İlaçlama zamanını saptamaya yöneliktir. Bunun sonucu olarak ta ilaçlama sayısı azaltılmaktadır.

G. TARIMSAL SAVAŞA KARAR VERMEDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLER:
Bir zararlıya karşı savaşta en önemli konu savaşa karar verirken göz önünde bulundurulacak faktörlerin belirlenmesi ve bunların doğru olarak gözlenmesidir.

1.ZARARLININ TÜRÜ: Bir bitkinin üzerinde görülen her zararlının o bitkide
zarar yaptığını düşünmek hatalı olur. Bilinen böcek türlerinin %1 i zararlıdır. Bu nedenle ilk önce zararlının teşhis edilmesi gerekmektedir.

2.ZARARLININ BİYOLOJİSİ: Tarımsal savaşta esas hedef organizmanın en
hassas dönemlerinde herhangi bir savaş yöntemi kullanılarak onların baskı altına alınmalarıdır. Zararlının hassas dönemi ise biyolojisinin bilinmesi ile olur. Örneğin: Elma iç kurduna karşı hedef yumurtadan çıkacak larvanın elmanın etine girmeden öldürülmesidir. Akdeniz meyve sineğinde ise hedef erginlerin yumurta bırakmadan öldürülmesidir.

3.BİTKİ ÇEŞİDİ: Bitkilerin yararlandığı organları ve bu organlar üzerinde
zararlıların bulunması savaşa karar vermede bir etkendir.

4.BİTKİLERİN FENOLOJİSİ: Bitkilerin hasat ve çiçeklenme döneminde
ilaçlama yapılmamalıdır. Çiçeklenme döneminde yapılan ilaçlama döllenmeyi etkilemektedir. Ağaçlarda kışın yapılması gerekli ilaçlamanın tomurcuklanmadan sonra yapılması bitkilerde fitotoksik etki yapmaktadır.

5.DOĞAL DÜŞMANLAR: Doğal düşmanların faal olduğu dönemlerde savaş
uygulanması dengeyi bozması bakımından çok zarar getirecektir.

6.İKLİM FAKTÖRÜ: Sıcaklık, nem, yağış savaş uygulamalarında göz önünde
tutulması gereken ve dolayısıyla tarımsal savaşa karar vermede önemli olan etkenlerdir. Aşırı sıcak dönemlerde ilaç uygulaması bitkide fitotoksititeye yol açarken düşük sıcaklıklarda uygulanması ise ilaç yeterli etkiyi sağlayamamaktadır. Orantılı nem ilacın bitki yüzeyine yapışmasını sağlayan önemli faktörlerdendir. Yağışlar zararlıların bitki yüzeyinden ayrılmaları veya ilaçların yıkanması gibi nedenlerle tarımsal savaşa karar vermede sınırlayıcı etkenlerdir.

TARIMSAL ZARARLILARA KARŞI SAVAŞ YÖNTEMLERİ

Zararlılara karşı savaş yöntemlerini 7 grup altında toplayabiliriz. Günümüzde
Entegre Zararlı Yöntemi çok fazla kullanılmaktadır. Doğal denge göz önünde tutularak bir kültürdeki zararlılar kompleksine karşı aşağıdaki yöntemlerden en uygun olan bir veya birkaçının birlikte kullanılabildiği bir sistemdir.

•KÜLTÜREL ÖNLEMLER
•MEKANİKSEL ÖNLEMLER
•FİZİKSEL ÖNLEMLER
•KARANTİNA ÖNLEMLERİ
•BİYOTEKNİK YÖNTEMLER
•BİYOLOJİK SAVAŞ
•KİMYASAL SAVAŞ

1.KÜLTÜREL ÖNLEMLER: Zararlıların yaşamlarını güçleştiren
çoğalmalarını azaltan veya engelleyen tarımsal işlemleri içeren savaş yöntemidir. Kültürel önlemler genellikle ucuz uygulamalar olup çoğunlukla bilinen ve uygulanan tarımsal yöntemlerdir. Zararlılara karşı bir savaş yöntemi olarak kullanılması, için zararlının biyolojisi, beslenmesi ve diğer davranışlarının iyi incelenmiş olması gerekir.
Kuvvetli ve sağlam bünyeli bitkilerin yetiştirilmesi zararlılardan daha az etkilendiği gibi zararlılar böyle bitkiler üzerinde daha az beslenir ve çoğalırlar.
Uygun toprak ve yöney seçimi ürünün kalitesi ve kantitesine olan doğrudan etkisi yanında, zararlıların meydana getireceği zararın fazla olması nedeniyle dolaylı olarak etkilidir.
Özellikle toprak altı zararlılarında önemlidir. Bağ filoksera sı kumsal ve humuslu topraklarda zararı böyle topraklarda asmanın iyi gelişmesi dolayısıyla kuvvetli ve sağlam olması nedeniyle az olur.
Toprak altı zararlılarından Mayıs böcekleri MELOLONTHA SPP. VE Haziran Böcekleri POLYPHYLLA SPP kumsal toprakları, Kök Ur Nematodları MELOİDOGYNE SPP de alüvyonlu toprakları severler.
Toprak Ph sı bazı çok yıllık bitkilerde önemlidir. Örneğin: Satsuma mandarini Ph sı yüksek kireçli topraklarda iyi yetişmez.

2.TOPRAK İŞLEME: Toprak işleme öncelikle bitkinin gelişimini hızlandıran,
kök sistemini iyi gelişmesini sağlayarak kuvvetli bünyeli olmalarını sağlayan bir kültürel önlemdir. Şüphesiz kuvvetli ve sağlam bünyeli bitkiler zararlı ve hastalık etmenlerinden daha az etkilenirler. Örneğin: Kökleri iyi gelişmiş sebzelerde bozkurtlar AGROTİS SPP ve telkurtları AGRİOTES SPP gibi toprak altı zararlıları fazla zarar meydana getiremez.
Toprak işleme aynı zamanda işleme sırasında toprakta mevcut zararlıların öldürülmesi açısından da önemlidir. Örneğin: Kiraz sineği RHAGOLETİS CERASİ L,Zeytin sineği DACUS OLEAE GMEL, Testereli arılar HOPLOCAMPA SPP gibi zararlılar kışı topakta pupa döneminde geçirir. Kışın yapılacak toprak işlemesi bu zararlıların popülâsyonunu önemli derecede azaltır. Toprakta yaşayan mayıs böceği, telkurtları, bozkurtlar gibi toprakaltı zararlıların larvaları ilkbahar ve yaz aylarında yapılacak toprak işlemesi ile büyük oranda öldürülür. Ekin güvesi SYRİNGOPAİS TEMPERATELLA (led) , Ekin koşnili PORPHYROPHORA TRİTİCİ(bod) , Ekin saparısı CEPHUS AGROTİS SPP, Kavun kızıl böceği RHAPHİDOPALPA FAVEİCOLLİS LUC, Lahana galböceği CEUTHORRHYNCHUS PLEUROSTİGMA (MARSH) , dikenli kurt EARİAS İNSULANA BOİSD gibi zararlılara toprak işlemesi önerilmektedir.

3.GÜBRELEME: Gübreleme bitkinin gelişmesini sağlaması açısından
Önemlidir. Ancak gübrelemenin tek yönlü değil dengeli bir şekilde yapılması önemlidir. Fazla azotlu gübreleme bitkilerin vegetatif gelişimini hızlandırır bitki hücrelerinde su miktarının fazla olmasına neden olur. Özellikle sokucu emici ağız yapısına sahip yaprakbitleri, kabuklubitler, thripslerin fazlaca çoğalmasına neden olur.
Potaslı gübrelemeler bitkilerin hücre çeperinin daha kalın olmasını sağladığından bitkilerde sağlam yapılı gelişir. Bu nedenle yaprak bitlerine karşı bitkilerin potasca zengin gübrelerle gübrelenmesi önerilir.
Fosforlu gübreler bitkilerde generatif gelişmeyi teşvik eder. Potas ile birlikte bitkilerde özellikle sokucu-emici ağız parçalarına sahip böceklere karşı dayanıklılığın artmasını sağlar.
Kireç veya kireçli gübreler toprak asitliliğini giderir. Özellikle pancar sineği gibi asitli toprakları tercih eden zararlıların popülâsyonları azalır.
Ayrıca toprakta asitliğin azalması bitkininde iyi ve sağlam bünyeli gelişmesini sağladığından zararlılardan daha az etkilenirler.

4.TOHUM TEMİZLİĞİ: Tohum temizliği tohum böcekleri, yabancı ot, buğday
nematodu gibi tohumla taşınan zararlıların tarlaya taşınmasını da önlenmesi açısından önemli bir kültürel önlemdir.

5.SEYREK YETİŞTİRME: Seyrek yetiştirme bitkinin birim alandan daha fazla
besin alması bakımından kuvvetli ve sağlam yetişmesini sağlar. Sık yetiştirilmiş bitkiler üzerinde kabuklubitler, unlubitler ve yaprak bitleri gibi zararlılar yoğun olarak bulunur. Çünkü bu grup zararlılar zayıf ve cılız olurlar. Böyle bitkiler zararlılardan daha fazla etkilenirler.
Bazı böcekler örneğin kabuklubitler, unlubitler rutubeti çok severler, güneş
Işığından hoşlanmazlar. Bu nedenle sık dikilmiş bahçelerde daha zararlı olurlar. İşte bu yüzden bu gibi zararlılara savaşta seyrek dikim önerilir.

6.SULAMA VE DRENAJ: İyi sulanmayan bitki gelişemez ve zayıf cılız
kalır. Dolayısıyla zararlılardan fazlaca etkilenir. Ancak fazla sulamada bitkinin vegetatif gelişimini arttırdığından özellikle sokucu emici ağız parçalarına sahip böceklerin tercih edeceği ortamın meydana gelmesini sağlar.
Taban suyu, özellikle yüksek taban suyu bitkilerin kökleri için zararlıdır ve bitkilerin zayıf gelişmesine neden olur. Drenaj aynı zamanda toprak sıcaklığının artmasına, toprak tavının daha erken gelmesine neden olduğundan bitkilerin erken yetiştirilmesini ve dolayısıyla da bitkilerin zararlılardan daha az etkilenmelerini sağlamış olur.

7.GENÇLEŞTİRME VE BUDAMA: Meyve ağaçların gibi çok yıllık bitkilerde
yapılan normal budamalar ve gençleştirmek için yapılan aşırı budamalar bitkilerin kuvvetli gelişmelerini, dolayısıyla zararlılardan daha az etkilenmelerini sağlar.
Gençleştirme ve özellikle budama zararlı ile bulaşık bitki kısımlarının uzaklaştırılmasını sağladığından zararlı popülâsyonlarının azaltılmasını da sağlayan bir kültürel önlemdir.

B. DAYANIKLI BİTKİ TÜR VE ÇEŞİTLERİNİN YETİŞTİRLMESİ: Kültür
bitkileri çeşitlerinin aynı zararlı türden etkilenmeleri de farklıdır. Özellikle nematodlara dayanıklı türler elde edilmiştir. En klasik önlem bağ zararlısı flokseraya karşı Amerikan asma anaçlarının kullanılmasıdır. Kültür bitkilerinde dayanıklılık fiziksel ve biyokimyasal faktörlerden kaynaklanır ve 3 grupta toplanır. Tercih olunmama-Antibiosis-Tolerans.

1.Tercih olunmama: Bazı kültür bitkilerinin beslenme, yumurtla bırakma, sığınma,
gibi davranışları itibariyle zararlılar tarafından tercih edilmemesidir. Bitkinin iç ve dış yapısı örneğin: Tüylü, mumumsu yapıda, yapraklara sahip oluşu rengi içerdiği koku ve tadı bazı böceklerin tercih etmediği özellikler olabilir ve bu özelliklere sahip bitkilerin kültürü yapılarak böceklerin zararından korunulabilir. Örneğin: Tüylü yapraklı pamuk, soya fasulyesi, yonca çeşitleri yaprak bitleri ve cicadellid’lere karşı dayanıklıdır. Çünkü bu zararlılar tüylü yapraklı bitkileri tercih etmezler. Fındık kurdu karafındık çeşidini tercih etmez kabuğu kalın ve sert yapıdadır. Salıkmların taneleri sık olan üzümlerde salkım güvesi daha fazla zarar verir.

2.Antibiosis: Bir bitki çeşidinde zararlıların biyolojik faaliyetlerini olumsuz yönde
etkileyecek özel zehirli bileşiklerin bulunması veya besin maddelerinin yeterince bulunmaması durumunda ortaya çıkan bir dayanıklılıktır. Örneğin: Akdeniz meyvesineği limonlarda zarar yapamaz. Çünkü limon kabuğundaki eterik yağlar yumurtaların açılmasını çoğunlukla engeller ve az sayıda açılmış yumurtalardan çıkan larvalarında ölmesine neden olur.
Patates böceğine karşı dayanıklılıkta Solanaceae familyası bitkilerinde bulunan demisin ve tomasin adlı glikozitlerin miktarlarının rol oynadığı saptanmıştır. Bu maddelerce zengin Solanum cinsine bağlı yabani bitkilerle melezlemeler suretiyle Patates böceğine dayanıklı çeşitler elde edilmiştir. Çünkü demisin ve tomasin patates böceği için öldürücü etkiye sahiptir.

3.Tolerans: Bitkilerin zararlıların saldırılarına karşı koyabilme zarar gören
dokuları, tamir edebilme yada yenileyebilme yeteneğidir.

BİTKİLERDE DAYANIKLILIĞA ETKİ EDEN FAKTÖRLER

•BİTKİLERİN MORFOLOJİSİ VE ANOTOMİSİ.
•BİTKİNİN BİYOLOJİSİ.
•BİTKİNİN BİYOKİMYASAL YAPISI.
•ÇEVRE FAKTÖRLERİ.

a) BİTKİLERİN MORFOLOJİSİ VE ANOTOMİSİ: Bitki yüzeyinin tüylü oluşu, sokucu emici – ağız yapısına sahip böceklerin beslenmesine uygun olmayışı nedeniyle bitkiler bu tür böceklerden daha az zarar görmesi dolayısıyla da bitkinin dayanıklı olması sonucunu getirir. Kuvvetli ve gür gelişen bitkiler böceklerin daha az saldırısına uğrar. Örneğin: İri yapılı melez mısır çeşitlerine Mısır kurdu Ostrinianubialis Hb.’in daha az yumurta bıraktığı saptanmıştır.
Bitki dokularının yapısı böceğin beslenmesi için uygun olmaya bilir ve bu durumda bitkinin dayanıklılığı ortaya çıkar. Bunun tersi ise bitkinin hassaslığını ortaya çıkarır. Örneğin: Craponne, Beseler, Lyngby gibi yulaf çeşitlerinin dokusu sert olduğu için Oscinella Frit L. larvalarının salgılarından etkilenmeyecek başaklar verir.

b) BİTKİNİN BİYOLOJİSİ: Burada ilk akla gelen bitkinin yaşıdır. Örnegin yaşlı bitkiler yaprak bitlerine daha dayanıklıdır. Bitkilerin erkenci veya geç oluşu da zararlıların biyolojisi ile uyuşmama sonucunu doğurabilir.
Örneğin: Oscinella Frit L: 6 sıralı arpa çeşitlerinin erken başağa kalkıp geç olgunlaşmaları nedeniyle bu arpa çeşitlerinde çok zararlı olurlar. Bitkilerde zarar gören organların tamir edilmesi çeşitlere göre farklıdır. Zarar gören organları hemen tamir eden yâda yeni organ oluşturabilen bitkiler zarardan hemen kurtulmuş olur.

c) BİTKİNİN BİYOKİMYASAL YAPISI: Bitkilerin içerdiği bazı tat ve kokular örneğin: Alkoloidler, esans yağları, reçineler gibi kimyasal zararlıları kaçırıcı yâda cezp edici özelliğe sahiptirler. Örneğin: Crucifereae familyası içerdiği sinigrin ve sinelbin gibi glikozitler Pieris spp için cezbedici olduğundan bu türler bu familya bitkilerinde zararlıdır.
Bitkilerde bazı zehirli maddelerin bulunuşu da dayanıklılıkta önemlidir. Örnegin yabani bir bitki olan Solanum demissum Lindl.’un içerdiği demisim ve tomisin in Patates böceğine zehirli etkiye sahip olduğu saptanmıştır. Son yıllarda Bacillus Thuringiensis Berl gibi bakterilerin taşıyıcılığında, gen transferi adı verilen biyoteknolojik yöntemle dayanıklılık sağlayan bir bitkiye taşınması sonucunda transgenik bitkiler meydana getirilmiştir. Böylece kalite, hastalık ve zararlılara dayanıklı bitki çeşitleri oluşturulmuştur.

d)ÇEVRE FAKTÖRLERİ: Bu konuda ışık, sıcaklık, nem, toprak gibi faktörler önemlidir. Örneğin: Yaprakbitleri serin iklim koşullarından daha çok hoşlandıklarından bitkilerde daha fazla zarar meydana getiriler. Aynı şekilde kabuklu bitler, unlu bitler gibi zararlılar nemli havalardan hoşlanırlar. Bazı böcekler ışıktan kaçarlar bu gibi zararlılar ancak gece toprak üstüne çıkarak beslenirler. Bozkurtlar ve maymuncuklar bunlara tipik örneklerdir. Topragın içerdiği besin maddesi dayanıklılığın ortaya çıkması için önemli bir etkendir.

C) EKİM VE DİKİM ZAMNININ AYRLANMASI: Zararlılar ile bitkilerin fenolojileri arasında bir ilişki vardır. Örneğin: yaprak bitleri bitkilerin genç dönemlerinde yaşarlar. Dolayısıyla zararlıların ortaya çıkışları ile bitkilerin fenolojileri ilişkilidir. Örnegin: Süne ve kımıl erkenci hububat çeşitlerinde daha az zarar yapar. Kışlaklarından inen zararlılar gelişmiş hububatta daha az zarar yapar. Aynı şekilde erkenci kiraz kiraz sineğinden daha az etkilenir. Çünkü kiraz sineğinin erginleri çıkmaya başladığı dönemde kiraz hasat edilmeye başlanmıştır. Geç ekilen mısırda mısır kurdu zararlısı az olduğu gözlenmiştir. Arpalarda Frit sineği Oscinella Frit L. nin kışlıkların ekiminin erken yazlıkların ekiminin geç yapılması ile daha az olur. Aynı zararlı 6 sıralı arpalarda 2 sıralı arpalara göre daha fazla zarar yapar. Çünkü 6 sıralı arpalar başağa kalkarken 2 sıralı arpalar olgunlaşır.

D) HASAT ZAMANININ AYARLANMASI: Bir bitkide zararlının zararı başlamadan hasadın yapılması ile zararın önüne geçilebilir. Örneğin: Buğday saparısı Cephus sinetus hasat geciktirildiğinde larvanın buğday saplarını kesmesi sonucu tüm ürün toprağa döküleceğinden zarar büyük olur. Yoncada yonca zararlısı Hypera Variabilis Hbst ‘in zararı yoncanın 1. ve 2. biçimlerinin erken yapılması suretiyle azaltılabilir. Aynı şekilde ekinlerin erken hasat edilmesi ile süne zararı azaltılabilir. Pamukta erken ekim ve dolayısıyla erken hasat Pembe kurt zararını azaltır.

E) MÜNAVEBE: Zararlılar belirli bitkilere saldırılar. Bu nedenle aynı bölgede sürekli aynı bitkiyi yetiştirmek bitkinin zararlısının popülâsyonu arttırır. Münavebe yani nöbetleşe ekim genellikle tek yılık bitkilerde uygulanır. Oligofag zararlılarda familya düzeyinde, monofag zararlılarda cins ve tür düzeyinde bitki nöbetleşmesi yapılmalıdır. Polifag zararlılarda ise nöbetleşe ekim çoğu zaman etkili olmamaktadır. Özelikle toprak altı zarlılarında çok başarılı olmaktadır. Örneğin: Nematodlar, Telkurtları, mayısböcekleri gibi zararlılarda önerilir. Toprakta az hareketli olarak yaşayan canlılarda münavebe periyodu uzun aralıklarla yapılmalıdır. Monofag zararlılarda periyot daha kısa tutulmalıdır. Örneğin: Nematodlar için 2-3 yıl hububat ekimi yani 2-3 yıllık bir periyot, buğday koşnili için 2 yıllık bir periyot önerilmektedir.

F) TUZAK BİTKİLER: Kültürü yapılan bitkinin arasına zararlıların çok sevdiği ve tercih ettiği bitkilerin dikilmesi ekilmesi suretiyle zararlıların bu bitkilerin üzerinde birikmesi ile yapılan mücadeledir. Pancar tarlalarına yer yer hububat ekilirse telkurtları hububatta toplanacağından şeker pancarı daha az zarar görür.

G) BİTKİ ARTKLARININ VE YABANCI OTLARIN YOK EDİLMESİ: Zararlılarla savaşta hasat sonrası tarlada kalan bitki artıklarının yok edilmesi büyük önem taşır. Bu tip kalıntılar zararlıların kışlağıdır. Örneğin: Mısır kurdu kışı tarlada kalan mısır sapları içinde geçirir. Pembekurt kışı tarlada kalan veya açılmamış pamuk kozaları içinde geçirir.
Yaprak galeri güveleri, kırmızı örümcekler gibi zararlılar yere dökülmüş yapraklarda veya bunların arasında kışı geçirir. Bu yaprakların kış başında yakılması veya gömülmesi popülâsyonun azalmasında önemli bir önlemdir.
Tek yıllık bitkilerde zarar yapan nematodlar örneğin kökur nematodu hasat sonrası tarlada kalan domates biber patlıcan ve benzeri bitkilerin sökülüp bir yere yığılarak yakılması suretiyle popülâsyonu önemli bir şekilde azalır.
Örneğin: Kırmızı örümcekler, yaprakbitleri, cicadellid’ler heteropter’ler yumurtalarını yabancı otlar üzerine bırakırlar veya önce yabancı otlarla beslenirler.

MEKANİKSEL SAVAŞ:

A) EZME: El veya tel fırça ile yapılan mücadeledir. Şeftali kış aylarında gövde kanlıbiti, ilkbahar aylarında elmada bulunan Elma pamuklubiti el veya fırça ile öldürülür. Meyve ağaçlarının gövdelerinde galeriler açarak zarar yapan Ağaç sarı kurdu, Ağaç kızıl kurdu, Cerambycidae larvaları galerilerine tel sokularak öldürülür. Pamuk tarlalarında kalan kör kozalarda kışı geçiren pembekurt larvaları hasat sonrasında tarlada kalan bitkilerin sap keser denilen araçla kesilmesi ile öldürülür. Ambar zararlılarından ekin taneleri ile beslenen Sitophilus Granarius (L.) ,S.oryzea (L) ve benzeri zararlılar entoleter adı verilen aletle tümüyle yok edilebilir.

B) TOPLAMA: Özellikle grup halinde yaşayan zararlıların kendileri bulundukları bitki organları ile birlikte kesilip toplanarak zararlarının önüne geçilebilir. Örneğin: Çam kese tırtılı ve Altınkıçlı kelebek gibi zararlılar kış aylarında grup halinde bulundukları keselerin, üzerindeki bitkilerin dalları ile birlikte kesilerek gömülmesi veya yakılması ile suretiyle öldürülmektedir.
Akdeniz meyve sineği, Elma iç kurdu gibi zararlılardan zarar görmüş meyveler yere dökülür Bu meyveler bahçelerde toplanıp derin çukurlara gömülme suretiyle popülasyon azalır. Bazı bitkilerin grup halinde duran yumurtaları da bulundukları bitki aksamı ile uzaklaştırılır. Örnegin: Asma Ağustos Böceği, Kambur Üçgen Böceği yumurtaları bu şekilde imha edilir.

C) ENGELLEME: Zararlıların meydana getirecekleri zararları hendek, çit, örtü ve bazı ürkütücü araçlarla azaltmak mümkündür. Örneğin: Domuzlara karşı bahçelerde hendek veya çit çekilerek zararları önlenir.
İncir güvesi yumurtalarını yazın incir kurutma sergileri üzerine bırakmaması için akşamüzeri naylon veya sık dokulu bir bez ile örtülür.
Kuş zararını önlemek için bahçelere ipler gerilir.

D) TUZAKLARLA YAKALAMA: Savaş zamanının saptanmasında tuzaklardan yararlanılır. Örneğin: Cydia Pomonella (L) Elma iç kurdu, Lobesia Botrana D.-S. Salkım güvesi, Dacus Oleae Gmel. Zeytin sineği Ceratitis Capitat (Wied) Akdeniz meyve sineği gibi zararlıların ergin uçuşları cezbedici maddeler yardımıyla izlenerek en uygun savaş zamanı saptanır.

1)Yapışkan tuzaklar: Çok küçük uçucu böcekler ile alt kanatları olmadığı için uçamayan böceklere karşı bazı yapışkan maddeler tuzak olarak kullanılır. Örneğin: Bağ maymuncukları, bunlar gündüzleri omcalar kök boğazı çevresinde ve toprak çatlakları içinde gizlenir. Geceleri ise omca üzerine çıkıp henüz kabarmakta olan gözleri kemirir. Omcaların gövdelerine çepeçevre 8–10 cm yapışkan bir macun kuşak halinde sürüldüğünde bu yapışkana yakalanırlar. Yapışkan 2–3 günde bir yenilenmelidir yoksa yapışkana yapışan böceklerin üstünden hareket edilerek zarar devam eder. Bu yapışkan macunlar ostika veya raupenleim gibi adlar altında özel olarak imal edilmiş maddelerdir.
Yapışkan tuzaklar diğer tuzaklarla bir arada kullanılarak kitle halinde yakalanmalara da neden olmaktadır. Örneğin: Kiraz sineği, yaprakbitleri ve cüce ağustos böceği zararlılarının yakalanmasında sarı renk tuzaklarına yapışkan maddeler sürülerek, eşeysel cezbedici tuzaklara yine yapışkan maddeler sürülerek böcekler yakalanmış olur. Renk ve pheromon tuzaklara yönelen böcekler yapışkana takılırlar.
Yapışkan maddeler bazen bitkinin üstüne doğrudan püskürülür Poliky yaprakbitleri, kırmızı örümcek, cicadellidlere karşı batı ülkelerinde kullanılmaktadır.

2) Tuzak yemler: Böcekler için bazı cezbedici maddeler, örneğin fermente olmuş meyve suları, pekmez, melas, şarap tortuları, sirke veya protein hidrolizat gibi maddeler genelde zehirli maddelerle birlikte kullanılır.
Akdeniz meyvesineği ve Zeytin sineği gibi zararlılara karşı kimyasal savaşa zehirli yem kısmi dal ilaçlaması yöntemi kullanılır. Bu yöntemde cezbedici olarak protein hidrolizat kullanılır. Bu yöntemde ağaçların güneydoğuya bakan 1 metre karelik alanı ilaçlanır. Birer dal atlama suretiyle ilaçlama yapılır. Yaprak bükenler Archips spp salkım güvesi lobesia Botrana D.s gibi kelebekler melas, pekmez, şarap veya bu karışımdan oluşan cezbedici yem tuzaklarla kitle halinde yakalanabilirler.Bu tuzak yemler birçok diptera ve hymenoptera türleri için de kullanılır.

3) Kışlak tuzaklar: Bazı böceklerin kışlamaları için bazı tuzaklar hazırlanır. Örneğin: Danaburnu na karşı sonbaharda sebze bahçelerinde 20-30 cm toprak derinliğinde 1-2 kürek at gübresi konur ve üzeri toprakla örtüldükten sonra işaret olması iç,in bir kazık çakılır.Bu tuzak bahçenin çeşitli yerlerinde hazırlanır.Danaburnu bu sıcak gübreye nimf ve erginleri kışlamak üzere buraya toplanır.Şubat sonunda buralar açılarak nimf ve erginler toplu halde imha edilir.
Yine yazıcı böceklere olarak bilinen scolytidae türlerine karşı ekim sonlarında ağaçlara demet halinde kuru dallar asılır. Bu böcekler kuru ve zayıflamış ağaçları tercih ettiklerinden kışlamak üzere asılan bu kuru dallara toplanır. Kış sonrasında bu dallar toplanarak etkili bir mücadele sağlanmış olur. Fıstık karagöz kurdu ve birçok yazıcı böceğe karşı günümüzde en etkili yöntemdir.
Küçük bahçelerde eylül ayı sonlarında elma ağaçlarının gövdelerine eski çuval parçaları veya oluklu mukavvalar sarılır. Elma iç kurdu larvaları kışlamak için buralarda toplanır. Benzer uygulama bağlarda bağ maymuncuğuna uygulanarak popülasyon azaltılabilir.

4) Engel tuzaklar: Yurdumuzda çekirgelere karşı uygulanmış bir yöntemdir. Sürü halinde bulunan çekirge nimflerinin hareket yönüne dik olarak 60–70 cm yükseklikte çinko levhalar dik olarak yerleştirilir. Bunların sürü tarafına gelen hemen önüne 1-2 m derinliğinde ve 1 m kadar genişliğinde hendekler kazılır. Gelen çekirgeler tuzağa çarparak hendeğe düşerler.

5) Feromon tuzaklar: Genellikle böceklerin karşı eşeyi uyarmak amacıyla salgıladıkları feromonlar dan yaralanılır. Bu tuzaklara seks tuzakları da denir. Özellikle lepidopterlere karşı kullanılmaktadır.

6) Işık tuzakları: Böceklerin ışığa yöneliminden yararlanılarak geliştirilmiş tuzaklardır. Böceklerin cezp edilmesinde değişik ışık kaynağı kullanılır. Hızla gelen böcek bir yüzeye çarparak tuzağın toplayıcı kısmı içine düşer. Cezbedici ışık kaynakları önüne kızgın teller konulma suretiyle de böcekler yakalanmış olur.

7) Renk tuzakları: Böceklerin renklere yöneliminden yararlanmak için tasarlanmış genelde sarı renkli tuzaklardır. Genelde levha veya silindir şeklindedir ve üzerine yapışkan bir madde sürülür. Beyazsinekler, yaprak bitleri, cicadellidlere karşı bu tuzaklar kullanılır.

8)Kapanlar: Genelde fare ve kör fare için kullanılır. Kör fare kapanları farenin toprak içine açtığı galerilerin ağzı açılarak kapanın yerleştirilmesiyle olur. Işıktan rahatsız olan fare deliği kapatmak için geldiğinde yakalanır. Bunların dışında kör fareler için patlayıcı kapanlarda vardır. Yine galeri azgına yerleştirilen kapan patlama suretiyle fareyi öldürür.

FİZİKSEL SAVAŞ

Zararlıların yaşadıkları ortamın fiziksel özelliklerini değiştirmek suretiyle zararlının yok edilmeye veya faaliyetlerini azaltmaya çalışılmasıdır.

A.Yüksek sıcaklıktan yararlanma:

1.Yüksek sıcak hava: Daha çok depolanmış ürünlerdeki zararlılar için kullanılır. Örneğin: Sitophilus spp., Ephestia spp. Gibi ambar zararlısı böcekler 52–55 °C sıcaklıktaki fırınlarda öldürülür. Aynı şekilde 66–72 °C ler arası çalışan sterilizatör adı verilen alet içinden pamuk tohumları geçirilerek pembe kurt larvaları yok edilir.

2. Sıcak su: Yumru kök, soğan gibi toprakaltı veya çelik fidan gibi bitki materyali üzerinde bulunan nematod, akar ve böcekler sıcak su içinde bırakılarak yok edilir.

3.Kaynar su: Özellikle fidelik ve seralarda genellikle toprak yüzeyindeki zararlıların yok edilmesi için kullanılır. Bunun için genellikle 10 cm derinliğindeki toprak yeteri kadar su ile sulaır.

4.Kızgın su buharı: Fidelik ve seralarda ekimden önce toprakta bulunan zararlıları öldürmek için kullanılır. Bu amaçla geliştirilmiş buhar kazanlarından yararlanılır.

5.Solarizasyon: Toprağın güneş radyasyonunun meydana getirdiği sıcaklık yardımıyla dezenfekte edilmesidir. Bu yöntemle toprak patojenleri, yabancı otlar, nematod ve toprak böceklerine karşı etkili olabilmektedir. Toprak solarizasyonunda 5 temel ilke vardır.

•Sıcaklığın en yüksek olduğu ve güneş ışığının en yoğun olduğun olduğu zaman yapılmalıdır.
•Solarizasyon için toprak su ile doyurulmuş olmalıdır.
•Solarizasyon da kullanılan örtü saydam ve 25–30 mikron olmalıdır.
•Solarizasyon uygulama süresi 4–6 hafta olmalıdır.
•Toprak yüzeyi düzgün olmalıdır.

Solarizasyon uygulamasında toprak yüzeyi düzeltildik ten sonra sulama yapılarak toprak tarla kapasitesinde su ile doyurulur. Sonra toprak saydam polietilen örtü yere gelecek şekilde ve hava almasının önlenmesi için kenarlara toprak örtülerek serilir. Solarizasyon ile toprak 55 °C kadar ısınabilir.

6.Elektromanyetik enerji: Özellikle yüksek frekanslı elektrik akımı ile ısıtma mikrodalga veya kızılötesi ışın yoluyla ambar zararlısı böceklere karşı uygulanan bir yöntemdir.

B. Düşük sıcaklıktan yararlanma: Ürünün bir süre -20 ila -30 °C sıcaklıkta bırakılması ile zararlıların ölmesi. İncir gibi kuru ürünlerde şoklama yöntemi ile incir kurdu yumurta ve larvalarının kalite bozulmadan öldürülebildiği ortaya çıkmıştır.

C.Yakma: Toplu olarak bulunan zararlılar bu yöntemle öldürülür. Ancak doğal düşmanlar ve tozlayıcı böceklerde yok edildiğinden doğal dengeyi bozan bir yöntemdir. Geçmişte sünenin kışladığı geven ve kirpi otu bitkilerin yakılması suretiyle uygulanmıştır. Ancak erozyona neden olması nedeniyle vaz geçilmiştir. Yakma işlemi bütan veya benzin gibi yanıcı maddelerle çalışan alev makineleriyle gerçekleşir. Bu arada kışın budama artıklarının sonbaharda hasattan arta kalan budama artıklarının yakılması zararlıları azaltmasına rağmen doğal dengeyi de bozmaktadır.

D.Düşük Orantılı nemden yararlanma: Özellikle ambar böcekleri % 50 nin altında oransal nemde yaşayamaz veya çoğalamaz.

E. Su altında bırakma: Bitkiler bir süre su altında bırakılınca özellikle toprakaltı zararlılarının bir kısmı ölür. Örneğin: Bağ flokserası bulaşık bağlar kışın su altında bırakılarak zararı azaltılabilir. Danaburnu, solucan, kör fare ve fare bu yolla toprak yüzeyine çıkarak ölürler.

F. Suya daldırma: Özellikle tohum böcekleri için kullanılır. Tohumlar ekilmeden önce suya batırılır. Bulaşık tohumlar hafif olduğundan su yüzeyine çıkarlar bunlar elimine edilerek ekim yapılır.

G. Mineral tuzlardan Yararlanma: Bu yöntemdeki amaç mineral tuzların veya küllerin böcek veya akar gibi yumuşak vücutlu böceklerin vücutlarında çizik meydana getirerek bu çiziklerden vücut suyunun kaybedilmesi ile ölümün sağlanmasıdır. Özellikle ambarlanmış tahıl ve baklagil tohumlarında uygulanır. Bu tohumlar slikat talk ve benzeri mineral maddeler ile volkanik küllerin tozları karıştırılarak ambarlandığında hububattan böceklerin zarar görmesi engellenir.
Tütünlerde tripslere yaprak bitlerine karşı elenmiş ince kül veya tozlar bitkiler üzerine serpilir.

H. Atmosfer gazlarından yararlanmak: Bu yöntem CO2, O2 ve Azot gazlarını değişik oranda vererek ambar zararlılarını fiziksel yolla öldürmektir.Örneğin: Depoda O2 oranı %1’den az veya CO2 oranı %60 dan fazla ise ve bu koşul birkaç hafta devam ederse zararlılar tamamen yok olur.
Yaş meyve depolarında O2 oranı %2 civarında tutulursa Elma iç kurdunun daha yüksek oranda öldüğü saptanmıştır.
Vakumlu depolarda hava basıncı 100 mm civa basıncına düşerse zararlılar tümüyle ölür.

I. Işık ve renkten yararlanma: Genellikle sarı renkli tuzaklar böcekleri toplamak için kullanılır. Ultraviole ışınlar sivrisinek ve karasinek gibi canlıları öldürmekte kullanılır. Elma iç kurdu gibi Tortricidae familyasının erginleri akşam alacakaranlık saatlerinde uçuşarak çiftleşir. Bu yüzden elma bahçelerinde akşamüzeri 2-3 saat şiddetli ışık ile aydınlatılır.

J. Manyetik alandan yararlanma: Ev depo ambar silo gibi yerlerde fare ve sıçanlara karşı elektrik akımıyla meydana getirilen manyetik alandan yararlanılabilir. Bu arada yüksek gerilimli bir elektrik alanı meydana getirilerek arasından örneğin hububat tohumları geçirilerek arasında bulunan zararlılar öldürülmüş olur. Ambar ve depolarda düşük frekanslı titreşimler yayan aletler farelere karşı kullanılmaktadır.

K. Seslerden yararlanma: Özellikle kuşlara kaçırmaya yönelik bir yöntemdir. Ancak bu yöntemle kuşlar seslere alışabilmektedir elektronik cihazlarda seslerin kısa aralıklarla frekansları değişebilir.

L. Radyasyondan yararlanma: Radyasyon kaynağı olarak kobalt veya cesium kullanılır. Böceklerin bu maddelerin yaydığı ışınlarla öldürülmeleri veya kısırlaştırılmaları sağlanmalıdır. Radyasyon yayıcı bu maddelerin irradiyatör adı verilen cihazlar yardımıyla yayınladığı değişik dozlardaki ışınlar böceklerde mutasyonlara kısırlaşmalara ve ölümlere neden olmaktadır. Radyasyon sadece ambarlanmış ürünlerdeki zararlılara karşı kullanılır.
Radyoaktif maddelerle ışınlanmış ürünlerin besin olarak kullanıldığında sağlığa zararlı olup olmadığı günümüzde de tartışılmaktadır.
Radyasyon ile kısırlaştırma yöntemi sineklere, Akdeniz meyve sineğine, kiraz sineği, kavun sinegi, elma iç kurduna karşı uygulanmaktadır.

KARANTİNA ÖNLEMLERİ: Ülkemizde bulunmayan zararlı ve hastalık etmenlerinin yurt içine girmelerini, ülkemizde bulunan zararlı ve hastalık etmenlerinin bir bölgeden diğerine taşınmasını önlemeye yönelik çalışmalara denir. Yurt içine girecek bitkisel ürün veya materyaller ithalat ve ihracat merkezlerinde kurulan Zirai Karantina Müdürlükleri veya Bitki Koruma Şube Müdürlükleri tarafından kontrol edilir. Yurda girmesi yasak hastalık ve zararlılar için yapılan çalışmalara dış karantina önlemleri. Yurdumuzun herhangi bir yerinden başka bir yerine zararlı ve hastalık etmenlerinin taşınmasına ise iç karantina önlemleri denir.

BİYOTEKNİK MÜCADELE : Zararlıların biyoloji, fizyoloji ve davranışları üzerine etkili olan bazı yapay veya doğal maddeler kullanarak onların, yani zararlıların normal özellikleri bozulmak suretiyle uygulanan yöntemlere Biyoteknik yöntemler adı verilir. Bu amaca ulaşmak için bazı sentetik ve doğal bileşiklerden yararlanabilir.

A. Feromonlar : Bilindiği gibi böceklerde dış ve iç salgı bezleri olmak üzere iki tip salgı bezi vardır. Feromonlar böceklerin beslenme, çiftleşme, savunma, gizlenme, kaçma vb davranışları belirlemede önemli dış salgılardır.
•Çiftleşme veya seks feromonlar
•Alarm feromonlar
•Çiftleşmeyi arttıran feromonlar
•Toplanma feromonlar
•İz işaret feromonları
•Sosyal böceklerdeki kraliçe yetiştirme feromonla rı

Bunlar içinde zararlı böceklere karşı en fazla kullanılanı seks feromonlarıdır. Seks
feromonları erkek veya dişi böcek tarafından salgılanır. Seks feromonları doğrudan veya dolaylı olarak kullanılabilir.

1. Dolaylı Kullanılması: Zararlı popülasyonlarını izleyip savaşa karar verme ve zamanı belirlemek amacıyla kullanılır. Bunun için geliştirilmiş tuzaklardan yararlanılır. Seks tuzakları adı verilen bu tuzaklara eşeylerin feromonları ya fitillerine sürülerek veya kapsül içinde özel yerlerine yerleştirmek suretiyle kullanılır. Böylece karşı eşey tuzağa çekilmiş olur. Sürekli kontrol ile ergin çıkışı veya popülâsyon yoğunluğu gibi zararlıyla savaşa yönelik bilgiler elde edilmiş olur. Günümüzde birçok zararlı böcek türünün popülâsyonunu bu şekilde izlemek mümkündür. Örnegin: Elma iç kurdu, Erik iç kurdu, Doğu meyve güvesi, Salkım güvesi, Mısır kurdu, Yaprak bükenler bu zararlılara karşı feromonlar sentetik olarak üretilmiştir. Bunlardan bazıları ise APM Rope, Biolure, Brevicomin, Check Mate, Codlemone, Disparlure, Ecopom, Gossyplure, Grandlure, Hercom, Hexalure, IPM Lure, Mastrap Pherocon, Rimulure, Selibate’dır.

2. Doğrudan Kullanılması: Tarımsal savaş çalışmalarında feromonlar zararlılara karşı doğrudan 3 şekilde kullanılır.
Birincisi kültür alanlarında belirli aralıklarla feromonlu cezbedici tuzaklar konulması ile zararlıların kitle halinde yakalanması.
İkinci ise şaşırtma tekniğidir. Bu teknikle bir bölge feromonla doldurulup böceklerin davranışlarının bozulması hedeflenmektedir. Bu yöntemde de seks feromonları kullanılır uçakla uygulanır. Bu yöntemin başaralı olabilmesi için döllemli üreme gerekir. Amerika’da bu yöntem elma iç kurduna karşı uygulanmaktadır.
Üçüncüsü ise feromonların kısırlaştırıcılarla birlikte (kemosterilant) kullanılmasıdır. Yöntemin başarılı olabilmesi için kısırlaştırıcı ve feromonun aynı eşey üzerinde etkili olması gerekir.
Feromonlar yararlı mikroorganizmalar, insanlara, parazitoit ve predatörlere zararlı değildir.

B.Juvenil Hormon Anologları: Corpora allata adı verilen salgın bezi gençlik
hormonu salgılar. Bu hormon deri değiştirme hormonu ile birlikte böceklerin gelişme dönemlerini düzenler. Böceklere karşı savaşta juvenil hormon analogları.
•Böceklerin embriyo gelişme dönemlerini bozarak
•Böceklerin başkalaşımlarını bozarak
•Böceklerin bir gelişme döneminden diğer gelişme dönemine geçiş düzenini bozarak etkili olan bileşiklerdir.

Özellikle yaprakbitleri, lepidopter ve tırtıllar ile bazı coleopterlerde alınan sonuçlar başarılıdır. JHA günümüzde ticari preparatları 4 başlık altında toplanır.

•Fenoxcarb (RO 13-5223)(Logic, Pictyl, Toruz, Insegar)
•Methoprene (ZR-515)(Altosid, Altosid SR-10, Kabat, CP-10, Apex 5E, Manta, Dian, Diacon, Pharorid)
•Kinoprene (ZR-777)(Enstar SE)
•Hydroprene (ZR-512)(Altozar)

Bu analoglar böceklere karşı gelişmeyi engellemek amacıyla kullanılmaktadır. Ancak Manta isimli preparat İpek böceği Bombyx Mori L nin 5.dönem larvalarına uygulandığında daha iri koza meydana gelmesini ve kalite artmasını sağlamaktadır

C.Uzaklaştırıcılar: Zararlıların konukçularına yaklaşmalarını önleyen veya bulundukları ortamdan kaçmalarını sağlayan maddelere repellent adı verilir.

Kimyasal Repellentler: Doğadaki cezbedici kokuları maskeleyerek zararlıların besin üzerine gelmesini engellemek veya besinden uzaklaşmasını sağlamak suretiyle etki yapar. Bazı kimyasal repellentler böceklerin koku alma duyusunu köreltmek veya engellemek suretiyle de etki yapar.

Fiziksel yolla etkili repellentler ise zararlıları fiziksel yapılarıyla uzaklaştırırlar. Repellent uygulaması sonucu yazıcı böcekler, Patates böceği, Bazı cicadellid ler ,Doğu meyve güvesinde etkili sonuçlar alınmıştır.

D.Beslenmeyi engelleyiciler: Antifeedant yani beslenmeyi engelleyicilerin önemli bir kısmı sistemik etkili olup bitkinin en uç noktasına kadar taşınabilir. Triazen, Carbamate, Organotin bazı beslenmeyi engelleyicilerdendir. Orman ağaçlarının gövdesini geyik tavşan, fare gibi zararlıların kemirmesini önlemek için Z.I.P adı verilen bileşik kullanılır.

E.Yumurtlamayı engelleyiciler: Böceklerin yumurtlama davranışları üzerinde caydırıcı özelikleri olan maddelere Oviposition Deterrent adı verilir.Kiraz sineği ve Akdeniz meyve sineğinin dişileri konukçuların üzerine yumurtalarını bıraktıktan sonra üzerlerine bir feromon bırakır bu feromonu algılayan başka dişiler o konukçu üzerine yumurta bırakmazlar.Bu feromonu bitki üzerine uygulayarak yumurtlama engellenmiş olur.

F.Kısırlaştırıcılar: Bunlara kemosterilantlar denir zararlıların üreme gücünü azaltan veya yok eden kimyasal bileşiklerdir. Bunlar erkek ve dişileri ayrı ayrı veya hem erkek hem dişileri kısırlaştırırlar. Sadece erkekleri kısırlaştırıyorsa erkek kemosterilantlar. Sadece dişileri kısırlaştırıyorsa dişi kemosterilantlar. Her iki eşeyi kısırlaştırıyorsa erkek-dişi kemosterilant’lar adı verilir. Kemosterilant’lar böcekleri 3 yolla etkiler.

•Dominant letal mutasyonlara sebep olarak zigotun ölümüne neden olarak.
•Kromozomlardan kopmalar meydana getirirerek heterozigotların oluşmasına neden olurlar.
•Böceklerin üreme fizyolojisini meydana getiren hormonların faaliyetlerini engellemek ve durdurmak.

Kemosterilant’lar üç ana grup altında toplanır.

1.Alkilleyiciler
2.Antimetaboitler
3.Karışık bileşimde olanlar

1.Alkilleyiciler: Bu grupta bulunanlar kimyasal birleşiklerle bileşerek, bir H atomu yerine bir alkil grubunun yerleşmesiyle etkili olurlar. Radyasyonda olduğu gibi kromozomlarda kopmalar meydana getirerek veya letal mutasyonlara neden olarak kısırlık meydana getirirler. Bu grupta bilinen bileşikler Aphamide, Apholate, Metapa, Tepa, Thiotepa, Tretamin adlı bileşik ve preparatlardır. Bunlar genellikle dişi-erkek kemosterilant’lar olup çok zehirlidirler.

2.Antimetabolitler: Böcek vücuduna alındığında normal metabolit gibi etki gösterirler. Hücrede herhangi bir enzim reaksiyonu için gerekli metabolitin yerine geçip esas metabolitin eksikliğine neden olarak kısırlık meydana getirir. Bu şekilde meydana gelen kısırlık geçicidir bu nedenle antimetabolitlerin sürekli kullanılması gerekir. Bu grupta bilinen bileşikler Purin, Primidin, Folik asit gibi bileşiklerdir.

3.Karışık bileşimde olanlar: Bunlar Triazin, Fosforik Triamid, Triphenyltin, Tetradifon, Aldrin gibi bileşiklerdir. Sıcakkanlılara çok zehirli olup mutasyonada neden olabilmektedir. Kemosterilant’larla kısırlaştırılmaya çalışılan türler Musca domestica L., Anthonomus grandis Buh, Dacus Oleae Gmel.,Ceratitis Capitata (Wied), Spodoptera Littoralis, Cydia Pomonella (L), Tetranychus UrticaeKuch, Tetranychus cinnabarinus gibi türlerdir.

BİYOLOJİK SAVAŞ: Zararlı organizmalar saldırarak zararlı popülâsyonunu baskı altında tutan canlılara doğal düşmanlar adı verilir. Zararlı popülasyonunu ekonomik zarar eşiği altında tutmak üzere onlar üzerinde yaşayan organizmalardan yararlanılması ile ilgili çalışmalara biyolojik savaş adı verilir.

1.Turunçgil ağaçlarındaki zararlılara karşı Oecophylla smaragdina F. İsimli karınca türü.
2.Palmiye zararlılarına karşı karıncalar kullanılmaktadır.
3.Yaprak bitlerine karşı Coccinellid’ler kullanılmaktadır.
4.Pieris rapae L. larvalarının Apanteles Glomeratus L. isimli parazitoit tarafından parazitlendiği bulunmuştur.
5.Çekirgelere karşı Hindistan dan Mynah kuşu Acridotheres tristis L. götürülmüştür.
6.Tırtıllara karşı Calosoma sycophanta L. önerilmektedir.
7.Kır tırtılı Lymantria dispar L karşı Calosoma sycophanta L kullanılmaktadır.
8.Bağ flokserası Viteus vitifulii karşı Tyroglyphus phylloxerae Riley getirilmesi.
9.Torbalı koşnil Icerya purchasi Mask karşı Rodolia cardinalis kullanılmıştır.
10.Turunçgillerde Icerya purchasi Mask a karşı Rodolia cardinalis kullanılmıştır.
11.Turunçgil unlubiti Planococcus citri (Risso) ya karşı Cryptolaemus montrouzieri Muls kullanılır.
12.Dut koşnili Pseudaulacaspis pentagona karşı Wncarsia berlesei kullanılır.
13.Ephestia kuehniella Zell larvalarından Bacillus thuringiensis Berl izole edilir.
14.Elma pamuklu biti Eriosoma Lanigerum karşı Aphelinus mali (Hald) kullanılır.
15.Dut koşniline karşı Encarsia berlesei kullanılmaktadır.
16.İncir kurdu Ephestia cautella Zell e karşı Bracon hebetor Say getirilmiştir.

Biyolojik Savaşın Avantajları: Biyolojik savaşın avantajları aşağıdaki gibidir.
•Doğal dengeyi korur.
•Çevre ve insan sağlığına zararı yoktur.
•En ekonomik savaş yöntemidir.
•Dayanıklılık sorunu yoktur.
•Süreklidir.

Bu avantajlarının yanında biyolojik savaş zaman gerektirir. Doğal düşmanların zararlılar üzerinde baskı kurabilmesi yani dengenin sağlanabilmesi için belirli bir zaman geçmesi gerekir. Bu süre içinde bir miktar zarara katlanılmak zorunda kalınır. Biyolojik savaş çalışmalarında buna başlangıç riski adı verilir. Denge durumu için geçmesi gereken süre.
•Çevre faktörlerine.
•Kültür bitkisinin tür ve çeşidine.
•Uygulanan tarım şekline
•Uygulanan diğer savaş yöntemlerine.
•Zararlının türüne.
•Zararlının popülasyon yoğunluğuna.
•Doğal düşman türüne.
•Doğal düşman türünün popülasyon yoğunluğuna göre değişir.

Zararlıların doğal düşmanları zararlılar üzerinde.
•Parazit.
•Parazitoit.
•Predatör.

Olarak yaşarlar.

Parazit: Yaşamını tek bir konukçu üzerinde tamamlayan ve konukçusunu öldürmeyip zayıflatan organizmalardır. İç parazit(endoparazit,dış parazit(ektoparazit) olarak 2 ye ayrılır.

Parazitoit: Yaşamını tek bir konukçu üzerinde tamamlayan ve konukçusunu belli bir süre sonra öldüren organizmalara denir. İç parazitoit (endoparazitoit),dış parazitoit (ektoparazitoit) olarak 2 ye ayrılır. Saldırdıkları konukçu dönemine göre yumurta, larva, pupa, larva ve pupa parazitoiti adı verilir.

Hiperparazitizm: Parazit bir bireyin konukçusundaki diğer bir parazit bireye saldırması biyolojik savaşta istenmeyen bir olaydır. Çünkü hiperparazitler primer parazit populasyonunu azaltan organizmalardır.

Predatör: Yaşamını birden fazla konukçu bireyi üzerinde tamamlayan organizmalara denir.

DOĞAL DÜŞMANLARDA ARANAN ÖZELLİKLER
•Sıcaklık, nem ve diğer çevre faktörlerine karşı geniş toleranslı olmalıdır.
•Zararlıya her bitki üzerinde saldırabilmelidir.
•Monogag veya oligofag olmalıdır. Yani konukçusu az olmalı.
•Biyolojisi konukçunun biyolojisi ile uyuşmalıdır.
•Zararlıyı arayıp bulma yeteneğine sahip olmalıdır.
•Parazitlenmiş ve parazitlenmemiş konukçuları ayırt edebilmelidir.

Yukarıdaki özelliklerin mümkün olduğunca çoğuna sahip olan doğal düşman başarılı bir doğal düşmandır.

Doğal Düşmanların Etkinliğini Etkileyen Faktörler

İklim: İklim bitki ve üzerinde yaşayan zararlı tür için uygunken özelikle yurt dışından getirilen türler için uygun olmayabilir.

Hayat Dönemlerindeki Uyumsuzluk: Bu durum çoğu kez iklim yüzünden ortaya çıkabilir. Bazen kalıtsal özellikten, bazen de zararlı ile doğal düşmanı arasındaki karşılıklı aktivitenin bir arada olmasından ortaya çıkar.

Ergin Gıdası: Erginleri zoofag olmayan doğal düşman türlerinde yaşam ve üreme için ergin gıdasına gerek vardır. Parazitoitlerin nerdeyse tümü ve predatörlerin pek çoğu ergin dönemde farklı beslenme rejimine sahiptir. Bunlar çiçeklerin balözü, polen, nektar, meyvelerden sızan şekerli su, bazı böcekler tarafından salgılanan tatlımsı maddeler, konukçu zararlının vücudundan herhangi bir nedenle veya doğal düşmanın ovipozitörünü batırması sonucu sızan vücut sıvısı ile beslenir. Örnegin: ABD de yaz aylarında yaprakbitlerinin ve bazı lepidopter yumurtalarının predatörü olan Chrysoperla caenea (Steph) erginlerinin beslenmesi için pamuk tarlalarına sadece şekerli su pulverize edilir. Unlubitler, kabuklu ve yaprak bitleri gibi zararlıların doğal düşmanlarının fazla sayıda oluşunun bir nedeni salgıladıkları tatlımsı madde ile erginlerinin beslenmesidir.

Konukçu uygunluğu: Konukçusunun iri oluşu, yoğunluğu, bulunduğu yer ve konukçunun yakalanabilirliği gibi bu konuda önem kazanır.

Alternatif konukçu: Hedef zararlının bulunmadığı zamanlarda doğal düşmanlar varlıklarını sürdürebilmek için bir başka konukçu ile beslenebilmelidir. Örneğin: Süne Eurygaster integriceps Put. İn yumurta parazoiti Trissolcus spp. Sünenin bulunmadığı yaz aylarında diğer heteropter türlerinin yumurtalarında yaşar ve popülâsyonlarını gelecek ilkbahara kadar korumuş olur. Kültür bitkisine zarar vermeyen konukçu zararlıların popülasyonunu arttırarak doğal düşman popülasyonunu korumak ve arttırmak biyolojik savaş çalışmalarında bir yöntem olarak uygulanmaktadır.

Doğal düşman rekabeti: Burada önemli olan türler arası rekabettir. Özellikle egzotik türlerin yerleştirilmesinde büyük önem kazanır ve sürekli izlenmesi gerekir.

Kannibalizm: Predatör türlerinin bazılarında rastlanan bu özellik bir tür içinde bireylerin birbirine saldırması olarak açıklanabilir. Birçok coccinellid ve neuropter türlerinde rastlanan bir özelliktir. Genellikle besin azlığı ve yoğunluğun artması gibi nedenlerle açığa çıkar. Doğal düşman yoğunluğunun azalması açısından olumsuz besin yokluğunda bazı bireylerin diğer bireylerle beslenmesi açısından olumlu bir özelliktir.

Barınak bitkilerin varlığı: Doğal düşmanlar yazın aşırı sıcaklarını ve kışın soğuklarını bazı bitkilerin çatlak ve yarıkları arasında kavlanmış kabukların altlarında geçirir. Böyle bitkilerin olmayışı doğal düşman etkinliğini azaltır. Örnegin: Süne yumurta parazoitleri Trissolcus Spp kışı ergin halde ağaçların yarık ve çatlakları arasında geçirir. Parazitoit popülâsyonunun Güneydoğu Anadolu da az olmasının nedeni bölgenin ağaçsız oluşundan kaynaklanır. Meyve bahçelerinde dikilen rüzgâr kıran ve çit bitkisi olarak dikilen ağaçlar doğal düşmanların barınma ortamıdır.

Karıncalar: Genel olarak doğal düşmanları kaçırıcıdır. Karıncalar yaprakbitleri, unlubitler ve kabuklubitler gibi tatlımsı madde salgılayan böceklerle ortakyaşarlar. Karıncalar bu zararlıların salgıladıkları tatlımsı maddelerle beslenirler ve onları doğal düşmanlardan korurlar, bir bitkiden diğerine taşırlar ve hatta kış aylarında yuvalarına götürüp soğuklardan korurlar. Karıncalar bu nedenle doğal düşmanların etkinliğini azaltan önemli faktörlerdendir. Örneğin: Turunçgil unlubiti Planococcus Citri (Risso) ye karşı predatörü Cryptolaemus montrouzieri Muls Turunçgil bahçelerine salıverilmesinden önce ağaçların kök boğazı çevresindeki 60–70 cm lik toprak yüzeyine toz bir insektisit serpilerek karıncalar öldürülür. Böylece predatörün etkinliği artar.

Hiperparazitler: Doğal düşmanların popülasyonlarını azaltmaları nedeniyle hiperparazitler zararlı kabul edilir.

Kültürel uygulamalar: Bazı kültürel uygulamalar doğal düşmanların varlıklarını sürdürebilmelerini popülasyonlarını korumalarını sağlar. Örneğin yoncada şerit halinde biçim doğal düşmanların korunmasını sağlayan bir kültürel işlemdir.

Pestisitler: Doğal düşmanların ölmesi ve konukçusunu öldürmesi suretiyle besinsiz kalmalarına
Toz: Toz doğal düşmanları kaçırıcı etkiye sahiptir tozu yol kenarlarında zararlılar fazla doğal düşmanlar azdır.

ZARARLILARA KARŞI BİYOLOJİK SAVAŞ YÖNTEMLERİ

1.Doğal düşmanların popülâsyonlarının korunması.
2.Doğal düşmanların etkinliklerinin arttırılması.
3.Doğal düşmanların popülasyonlarının arttırılması.

Bu yöntemler ayrı ayrı düşünülmemelidir birbirini tamamlayıcı özelliklerdedir.

DOĞAL DÜŞMANLARIN POPULASYONUNUN KORUNMASI

Doğal düşmanların popülasyonunu korumak için kültürlerin ilk tesisinden itibaren bazı önlemler alınması gerekir.
Bir bahçe tesisinde ağaçlar arası mesafenin uygun seçilmesi, uygun şekil budamasının yapılması bahçe kenarına rüzgâr kıran veya çit bitkilerinin seçilmesi gibi hususlar bu konuda önemlidir.
Doğal düşmanların doğada popülâsyonlarının korunmasında önemli bir konu bitki zararlı ve hastalıklarına karşı kullanılacak pestisitlerdir. Özellikle parazitoitler insektisitlerden olumsuz etkilenirler. Bunun için parazitoit lere etkisi düşük insektisitler tercih edilmelidir. Aynı şekilde fungal olan doğal düşmanların popülâsyonlarının korunması için özellikle bunlara etkisi düşük olan fungus itlerin kullanılması gerekir.
Doğal düşmanların popülasyonlarının korunmasında bazı kültürel işlemlerin uygulanması da önemlidir. Örneğin tarladaki bitki kalıntılarının yakılması yerine toplanıp bir yere yığılması, yoncanın 15–20 gün aralıklarla şerit halinde biçilmesi gibi önlemler doğal düşmanların korunmasını sağlayacak uygulamalardır. Turunçgil bahçelerinde Akdeniz meyve sineği Ceratitis capitata (Wied) ya karşı zehirli yem kısmi dal ilaçlaması yöntemi yine turunçgillerde kabuklubitlere karşı yapılacak yazlık beyaz yağ ilaçlaması birer sıra atlanarak, 2.ilaçlamada ise atlanan dalların ilaçlaması doğal düşmanların büyük ölçüde korunmasını sağlayan önlemlerdir.

DOĞAL DÜŞMANLARIN ETKİNLİKLERİNİN ARTTIRILMASI

Bu konuda en önemli husus ergin beslenmesinin sağlanmasıdır. Bunun için kültürler arasında bol çiçek açıp, bol nektar, balözü ve polen taşıyan bitkilerin dikilmesi veya kritik mevsimlerde erginlerin beslenmesi için kültürlere şekerli su püskürtülmesi gibi erginlerin beslenmesini sağlayacak uygulamaların yapılması sayılabilir. Balözü ve polence zengin bitkilerin kültür arasında yetiştirilmesi ile Syrphidae (Diptera) türleri ile birçok birçok hymenopter erginlerinin beslenmesi ve üreme güçlerinin arttırılması sağlanabilir. Örneğin: ABD de yaprakbiti popülâsyonunun azaldığı, dolayısıyla erginlerin besinini teşkil eden tatlımsı madde salgısının çok düştüğü temmuz aylarında pamuk tarlalarına Chrysopidae (Neuroptera) familyasına bağlı predatör türlerin erginlerinin beslenmesi için şekerli su pülverize edilir. Peru da pamuk tarlalarında bazı sıralara erken çiçek açan mısır ekilerek predatör heteropter erginlerinin çoğalması sağlanır.
Meyve bahçesi kenarlarındaki tozlu yolların asfalt veya betonlanarak tozdan arındırılması ile doğal düşmanların popülâsyonları dolayısıyla etkinlikleri arttırılır.

DOĞAL DÜŞMANLARIN POPULASYONLARININ ARTTIRILMASI

Bunun için doğadaki popülâsyonlarının arttırılması gerekmektedir. Doğada popülâsyonu arttıramıyorsak kitle halinde üretilerek doğaya salınmalıdır. Bu konuda yerli doğal düşmanlar etkili olamıyorsa egzotik türlerin getirilmesi gerekir. Bunun için zararlı popülasyonunun baskı altında olduğu yani popülasyonun ekonomik zarar eşiğinin altında olduğu ülkelerdeki doğal düşmanlar üzerinde durulmalıdır. Yeni getirildiği bölgenin çevre koşullarına adapte olamayan egzotik doğal düşman türlerinde kitle halinde üretilip salıverme işleminin periyodik olarak yapılması gerekir. Örnegin Turunçgil unlu biti Planococcuscitri (Risso) nin predatörü Cryptolaemus montrouzieri Muls, Avustralya kaynaklıdır ve yurdumuz iklim koşullarında kışı geçiremediği için her yıl doğaya salıverilir. Turunçgillerde zararlı Turunçgil beyazsineği Dialeurodes citri (Ashm) ye karşı Encarsia lahorensis (How): Defne beyazsineği Parabemisia myricae (Kuw) ye karşı Eretmocerus sp Turunçgil unlubiti Planococcus citri (Risso) nin Leptomastix dactylopii Huw İncir kurdu Ephestia cautella (Walk) ya karşı Bracon hebetor Say Elma iç kurdu Cydia pomonella (l) ve yaprak bükenler Archips spp. Karşı TRichogramma spp yurdumuzda kitle halinde üretilip doğaya salıverilir.

ZARARLILARA KARŞI KULLANILAN BİYOLOJİK SAVAŞ ETMENLERİ

1.OMURGALILAR
2.BÖCEKLER
3.AKARLAR
4.FUNGUSLAR
5.BAKTERİLER
6.VİRUSLAR
7.RİCKETTSİA
8.PROTOZOA
9.NEMATODLAR

OMURGALILAR: Omurgalılar içinde biyolojik savaş yöntemi olarak en çok kuşlardan yararlanılır. Kuşlar içinde en önemli tür sığırcıktır Sturnus vulgaris l.dir. Çekirge ve süne salgınlarında sığırcıklar önemli derecede etkili olurlar. Leylekler Ciconia spp özellikle toprak altı zararlılarından Manas lar ve tarla farelerini yediklerinden özellikle toprak işlemesi sırasında sık sık gözlenir.
Orman ağaçlarında zararlı böceklere karşı biyolojik savaş çalışmalarında kuşlar önemli role sahiptir. Ormanlarda suni barınaklar yaparak kuşların toplanmasını ve barınmasını sağlamak suretiyle onlardan yararlanılır. Böceklerle beslendiği bilinen kuş türleri aşağıdadır.

1.Turna Grus Grus L
2.Arıkuşu Merops apilaster L
3.İspinoz Fringila coelebs L
4.Bülbül Luscinia luscinia L
5.Çobanaldatan Caprimulgus europus L
6.Çavuş kuşu Epupa epops L
7.Ağaçkakanlar Picus spp
8.Baykuşlar Strix spp

Kuşların beslenme rejimi karışıktır. Zararlı olarak bilinen bazı kuş türlerinin bazen böceklerle beslendiği veya bunun tersi durumlarla karşılaşılabileceği göz önünde tutulmalıdır. Örneğin: Sığırcıklar Ege bölgesinde sonbahar ve kış aylarında zeytinlerde meyve yiterek zararlı olabilmektedir. Yine bir ağacın dalını yaralayan ağaçkakan o dalın ağaç dokusunda yaşayan larvaya ulaşmak için bu deliği açtığı unutulmamalıdır. Keza badem meyvesinin herhangi bir kuş ile içinin boşaltılması badem meyvesi içinde bulunan badem iç kurdu Eurytoma amygdali End larvasına ulaşmak amacıyla yapılmış olabileceği hatırdan uzak tutulmamalıdır. Bir kuş türünün yaralı veya zararlı olduğu çok iyi gözlemler sonucunda ortaya çıkar. Bir kuşun zararlı veya yararlı olduğunu tespit edebilmek için kursak muayenesi yapılmalıdır.
Omurgalılar içinde tarımsal zararlılar açısından biyolojik savaş etmeni olarak önemli olan diğer canlılar memeli hayvanlardır. Köstebek Talpa europea L., Sivrifare Sorex spp., Kirpi Erinaceus europaeus L., Porsuk Meles meles L. gibi memeli hayvanların böceklerle beslendiği bilinirside bunların biyolojik savaş etmeni olarak çok fazla ekonomik önemleri yoktur.
Omurgalılardan balık türleri örneğin Gambusia spp, Cyprinodon macularis sivrisineklere karşı etkili olan canlılardır. Uzakdogu ülkelerinde pirinç tarlalarında üretilmek suretiyle bu balık türlerinden sivrisineklere karşı biyolojik savaş çalışmalarında yararlanılır.

BÖCEKLER: Böceklerin birçoğu zoofag yani hayvansal organizma ile beslenir. Ancak zoofag olan her böcek türü biyolojik savaşta etmen olarak düşünülmemelidir. Yararlanabilecekler zararlılara karşı etmen olarak potansiyele sahip olanlarıdır. Zararlılara karşı biyolojik savaş etmenlerinin çoğunluğu insecta sınıfı içinde yer alır. Bunlar zararlılar üzerinde predatör veya parazitoit olarak yaşarlar.

PREDATÖR BÖCEKLER: Çoğunluğu Orthoptera, Dictyoptera, Heteroptera, Neuroptera, Thysanoptera, Coleoptera, Lepidoptera, Diptera, ve Hymenoptera takımları içinde yer alırlar.

ORTHOPTERA: Ergin ve nimfleri ısırıcı çiğneyici ağız parçalarına sahip olan bu takıma bağlı predatör türler Saga cinsi içinde yer alırlar. Ancak bunlar genel predatör niteliğinde olan türlerdir.

DİCTYOPTERA: Bu takıma bağlı Mantidae familyası türlerinin tümü predatör olup ergin ve nimfleri ısırıcı-çiğneyici ağız parçalarına sahiptir. Tüm böceklerle beslenen genel predatördürler. Yurdumuzda yaygın olan Mantidae türleri, Ameles, Geomantis, Hierodula, Iris, Mantis ve Sphodromantis cinslerine bağlı türlerdir.

HETEROPTERA: Ergin ve nimfleri sokucu-emici ağız parçalarına sahip olan bu takıma bağlı predatör türler yaprakbitleri, unlubit, kabuklubit, akarlar gibi yumuşak vücutlu zararlılarla beslenirler.Heteroptera takımı içinde en önemli familya Anthocoridae familyasıdır. Tüm türleri predatördür. Diğer önemli familya Miridae familyasıdır. Bu familya türlerinin bir kısmı predatör olup genellikle yaprakbitleriyle beslenir.

NABİDAE: Bu familyanın tümü predatördür. Tüm yumuşak vücutlu böceklerle beslenen genel predatör niteliğindedirler. Bu familyaya bağlı önemli türler, Nabis ferus (L.), Nabis pseudoferus Rem., Nabis punctatus Costa, Prostemma spp., Stalia spp gibi türlerdir.

REDUVİİDAE: Familyasının çoğunluğu genel predatör niteliğindedir.Önemli türler Coranus spp, Nagusta goedeli (Kol), Oacoceyphalus spp., Pirates spp., Reduvius spp.,Rhinocoris spp dir.

LYGAEİDAE: Familyası türlerinin bazıları genel predatördür. Diger türler ise bitki zararlısıdır. Predatör olan türler Geocoris ater(F.), Geocoris erythrophthalmus Rt. Geocoris arenarius Juk. Piocoris erythrocephalus (p.-s.) gibi türlerdir.

NEUROPTERA: Bu takıma bağlı tüm türler predatördür. Larvaları zararlı böceklerle beslenirler. Erginleri ise polen ve bal özü ile beslenir. Yaprakbitleri, Yaprakpireleri, unlubitler, kabuklubitler, lepidopter yumurtaları gibi zararlıların predatörü olarak bilinen Neuroptera takımına bağlı türler oldukça etkili türlerdir.

THYSANOPTERA: Predatör türlerin konukçuları yine aynı takıma bağlı bitki zararlısı türler, akarlar gibi yumuşak vücutlu zararlılardır. Aeolothrips İntermedius Egn, Karnyothrips flaviceps Jn, Scolothrips Longicornis Pri, Scolothrips Sexmaculatus Pg.

COLEOPTERA: Ergin ve larvaları ısırıcı çiğneyici ağız parçalarına sahip olan coleoptera takımına bağlı predatör türlerin hem larvaları hem erginleri predatördür.

CARABİDAE: Familyanın birçok türü predatördür. Ancak genel predatör niteliginde olan bu türlerin etmen olarak ekonomik önemleri pek yoktur. Carabidae familyasının en önemli predatörü Calosoma sycophanta L.’dır. Calosoma sycophanta L. Çam kese tırtılı Thaumatopoea pityocampa Schif. Kır tırtılı Lymantria dispar L. Altınkıçlı kelebek Euproctis chrysorrhoea L. gibi Lepidoptera takımına bağlı bitki zararlısı türlerin larva ve pupaları ile beslenir. Özellikle ormanda oldukça etkili bir predatördür. Kır tırtılına karşı biyolojik savaşta etmen olarak kullanılmaktadır.

COCCİNELLİDAE: Familyası biyolojik savaşta en önemli türlerin bulunduğu bir familyadır. Türlerin çoğunluğu yaprakbitleri, unlubitler, kabuklubitler, akarlar gibi zararlıların predatörüdür. Birçok türünden biyolojik savaş çalışmalarında kullanılmaktadır.

LEPİDOPTERA: Bu takıma bağlı sadece Eublemma spp. (Noctuidae) kabuklubitlerde predatör olarak yaşarlar. Eublemma scitula Hb. KAnlıbalsıra Ceroplastes rusci L. ve Yumuşak kabuklubit Coccus hesperidum L. üzerinde predatördür.

DİPTERA: Diptera takımına bağlı predatör türlerin larvaları yaprakbitleri ile beslenirler. Erginleri ise çiçeklerin bal özü ve polenleriyle beslenirler.

SYRPHİDAE: Familyası türlerinin çoğunluğu predatördür. Yaprak bitlerinin önemli predatörleridir.Bunlar Episyrphus balteatu (De Geer), İchiodon aegyptius Wied., Meliscaeva auricollis (Meigen) Metasyrphus corollae (F.), Paragus aegyptius (macq.), Scaeva albomaculata (Macq), Syrphus ribesii (l.) gibi önemli türlerdir.

CECİDOMYİİDAE: Familyasının çok az türü yaprakbitlerinde predatördür olarak yaşar. Bunlardan Aphidoletes aphidimyza (Rond.) seralarda yaprakbitlerine krşı kullanılan önemli bir türdür.

CHAMMAMAEİDAE: Familyası türleri de yaprakbitlerinin predatörüdür. Leucopis spp. En yaygın olanlarıdır.

ASİLİDAE: Familyası türleri genel predatördür. Bu nedenle etmen olarak önemleri yoktur.Bu familyaya baglı önemli türler, Acanthopleura, Andrenosoma, Apoclea, Dioctria, Dysmachus, Eutolmus, Heteropogon, Machimus, Sarogon gibi cinsler içinde yer alır.

HYMENOPTERA: Bu takıma bağlı türlerin çogunlugu zararlı böceklerde parazitoit olarak yaşarlar. Predatör olanların en önemlisi Formicidae familyası içinde yer alan Formica rufa L. türü içinde bulunan alttür ve varyetelerdir. Kırmızı orman karıncaları denen bu karıncaların erginleri orman zararlısı böceklerin predatörleridir. Orman zararlılarına karşı kullanılan en önemli predatörlerdendir.

APHELİNİDAE: Familyasının tüm türleri kabuklubitler ve yaprakbitlerinde iç ve dış parazitoit olarak yaşarlar. Birçok türü zararlı böceklere karşı biyolojik mücadelede kullanılmaktadır.

BROCONİDAE: Familyası türce zengin ve biyolojik savaş uygulamaları açısından önemli bir familyadır. Apanteles, Bracon, Meteorus, Microgaster, Opius cinslerine bağlı türler yurdumuzda da yoğun olarak bulunur ve özellikle birçok lepidopter larva parazitoitleri olarak yaşarlar. Apanteles glomeratus (l.), Pieris türlerinin Bracon hebetor Say, İncir kurdunun Meteorus gyrator (Thunb), Mısır kurdunun Opius concolor Sap., Zeytin sineğinin önemli parazitoitlerindendir.

CERAPHRONİDAE: Familyası türleri hiperparazit ve predatörlerin parazitoiti olarak yaşarlar. En önemli türler Dendrocerus cinsi içinde yer alır.

CHALCİDİDAE: Familyası lepidopter’lerin parazitoiti olarak yaşayan türleri içerir.Önemli türler Brachymeria femorata (panz), B. İntermedia (Nees), Hockeria unicolor Walk., İnvreia spp. Gibi türlerdir.

ELASMİDAE: Familyası türleri Zeytin güvesi Prays Oleae Bern gibi doku içinde yaşayan lepidopterlerde parazitoit olarak yaşarlar. Elasmus cinsine bağlı önemli türlerdir.

ENEYRİTİDAE: Familyası türleri biyolojik savaş açısından önemli olan türlerdir. Birçok türünden etmen olarak yararlanılmaktadır.

EULOPHİDAE: Familyası türleri Chrysocaris, Diglyphus, Entedon, Euderus, Euplectrus, Necremnus, Pediobius, Pnigalio, Sympiesis, Tetrastichus gibi cinsler içinde yer alırlar.Bunlardan Tetrastichus spp. Hiperparazit olarak yaşarlar.

EUPELMİDAE: Familyası türlerinin en önemlileri Eupelmus cinsi içinde yer alır.

EURYTOMİDAE: Türlerinin bir kısmı bitki zararlısı ise de parazitoit olarak yaşayan türleri fazladır. Türlerinin çoğu Eurytoma, Eudecatoma, Tetramesa ve Archirileya cinsleri içinde bulunur.

EVANİİDAE: Familyası türleri çekirge ve hamamböcekleri yumurta, yüksük ve paketlerinde yaşarlar. Evania punctata Brulle, Evania appendigaster L. yaygın olan türlerdir.

ICHNEUMONİDAE: Familyası türce zengin ve biyolojik savaş açısından önemli bir familyadır. Türleri lepidopter, coleopter larva ve pupalarında yaşarlar.

LEUCOSPİDAE: Türlerinin çoğunluğu Leucospis cinsi içinde yer alır.En yaygın olanı Leucospis gigas F. Ve L. dorsigera F.’dır.

MYMARİDAE: Familyası türleri Homoptera, Lepidoptera, Coloeptera yumurtalarında yaşarlar. Önemli türler Anagrus, Paranagrus cinsleri içinde bulunur.

ORMYRİDAE: Familyası küçük bir familyadır. Ormyrus spp Cynipdae larvalarında yaşarlar.

PERİLAMPİDAE: Türleri lepidopter larvalarında yaşarlar. Türlerinin çoğunluğu Chrysolampus ve perilampus cinsleri içinde yer alır.

PLATYGASTERİDAE: Familyası türleri Diptera larvalarında, Aleyrodidae nimflerinde iç parazitoit olarak yaşarlar. Önemli türler Inostemma, Platygaster ve Prosactogaster cinsleri içinde bulunurlar.

PTEROMALİDAE: Familyası biyolojik savaş açısından önemli bir familyadır. Türleri lepidoptera, Coleoptera, Homoptera, Hymenoptera takımına bağlı türlerde parazitoit olarak yaşarlar. Bazıları da hiperparazittir.

SCELİONİDAE: Familyası türleri Heteroptera ve Lepidoptera yumurtalarında yaşarlar. Türlerinden biyolojik savaşta etmen olarak yararlanılır. Trissolcus spp Süne Eurygaster İntegriceps Put e en etkili olan etmenlerdir. Bu familyaya bağlı önemli türleri Trissolcus semistriatus (Nees), Trissolcus grandis (Thoms.), Telenomus homopterae Sz, Telenomus turcicus Sz gibi türlerdir.

SCOLİİDAE: Familyası küçük bir familya olup, önemli türleri Scolia Trielis cinsleri içinde yer alır ve Scarabaeidae türlerinde yaşarlar.

SİGNİPHORİDAE: Türleri çoğunlukla hiperparazit olarak yaşarlar.

SPHECİDAE: Türleri çekirge hamamböceği nimlerinde, lepidopter larvalarında yaşarlar. Önemli türler Ammophila, Astata, Bembix, Cercerix, Gorytes, Sphex cinsleri içinde yer alır.

TORYMİDAE: Türleri Lepidoptera, Hymenoptera, Diptera takımlarına bağlı türlerde yaşarlar. Bazı türleride bitki zararlısıdır. Önemli türler Monodontomerus aeneus Walk, Torymus cultiventris Ratz. gibi türlerdir.

TRİCHOGRAMMATİDAE: Familyası biyolojik savaş etmeni olarak önemli türleri içerir.Homoptera ve lepidoptera takımlarına bağlı türlerin yumurtalarının parazitoitleridir.Bunlardan Trichogramma spp kitle halinde üretilip uçak ve helikopterlerle doğaya salıverilmek suretiyle orman zararlısı lepidopter türlerine, Elma içkurdu Cydia pomonella (L), yaprak bükenler Archips spp, Mısır Kurdu Ostrinia nubilalis (Hb.) gibi zararlılara karşı kullanılmaktadır.Trichogramma türlerinden yararlanmaya yönelik yurdumuzda da yoğun çalışmalar yapılmaktadır.

3.AKARLAR: Zararlılar üzerinde yaşayan akarların hepsi predatördür. Konukçuları yani avları da genellikle bitki zararlısı akarlardır.
ANYTİDAE: Familyası türleri örneğin Anystis baccarum (l.) tripslerle beslenirler.
BALAUSTİDAE: Türleri Heteroptera nimfleri ile beslenirler. Örneğin Balaustium miniatum Herm Süne nin predatörüdür.
CHEYLETİDAE: Familyası türleri genellikle kabuklubitler ve lepidopter larvaları üzerinde beslenirler. Önemli türler Cheletogenes ornatus, Cheyletus malaccensis Oudm gibi türlerdir.
HEMİSARCOPTİDAE: Familyası türleri Diaspididae türlerinde predatörlerdir. Örnegin: Hemisarcoptes malus Shm Virgül kabuklubiti Quadraspidiotus perniciosus (Comst) un yurdumuzda da bulunan etkili bir predatörüdür.
PHYTOSEİİDAE: Familyası biyolojik savaş açısından önemli bir familyadır. Tüm türleri bitki zararlısı akar türlerinin predatörüdür.Birçok türünden bitki zararlısı akarlara karşı biyolojik savaşta etmen olarak yararlanılmaktadır.Bunların başlıcaları Amblyseius spp, Euseius spp, mumaseius spp, Neoseiulus spp, Phytoseius finitimus Ribaga, Phytoseiulus persimilis A.-Hen, Typhlodromus pyri Sch gibi türlerdir.Pyemotidae türleri lepidopter larvaları ile beslenirler. Pyemotes cinsine bağlı olanlar önemlidir.

4.FUNGUSLAR: Entomopatojen funguslar zararlılara genellikle deri yoluyla enfekte olurlar. Zararlının vücudu içinde miselleri gelişir. Vücut boşluğunu misellerin doldurması sonucu zararlıyı fiziksel olarak, salgıladıkları toksinlerle zehirleyerek öldürürler.
Entomopatojen funguslar özellikle orantılı nemi yüksek olan bölgelerde ve mevsimlerde zararlı popülâsyonlarının azalmasında önemli rol oynarlar. Örnegin yurdumuzda Doğu Karadeniz Bölgesinde Aschersonia aleyrodis Webb., Turunçgil beyazsineği Dialeurodes citri (Ashm)’yi: Verticillium lecnii (Zimm.). Çay koşnili Choloropulvinaria floccifera (Eestw.) ve Fındık koşnili Parthenolecanium rufulum Ckll.’u baskı altında tutarlar.Marmara ve Ege bölgelerinde ilkbahar aylarında Entomophthora spp. Ve Erynia neoaphidis R.-H., çeşitli kültürlerdeki yaprakbitleri populasyonlarının azalmasında küçümsenmeyecek role sahiptirler.
Phycomycetes sınıfı içinde yer alan Coelomomyces, Entomophthora, Erynia, Conidiobolus cinsleri Ascomytes sınıfı içinde yer alan Cordyeceps cinsi Basidiomycetes sınıfı içinde yer alan Septobasidium cinsi Denteromycetes sınıfı içinde yer alan Ashersonia, Aspergillus, Beauveria, Hirsutella, Isaria, Metarhizium, Paecilomyces ve Spicaria cinsleri önemli entomopatojen fungus türlerini içerirler.

5.BAKTERİLER: Entomopatojen bakteriler günümüzde zararlı böceklere karşı en fazla kullanılan mikroorganizmalardır. Spor oluşturanlar ve oluşturmayanlar olarak ikiye ayrılır. Bunlardan spor oluşturanlar böceklere karşı savaşta kullanılırlar. Ancak en fazla kullanılanları spor oluşturan fakültatif bakterilerin kristal taşıyanlarıdır.
Bakteriler böcek vücuduna besinleriyle birlikte ağız yoluyla girerler. Kristal taşıyan spor formundaki bakteri, böcek vücudunda sporangium içinde endosporlar ve protein taşıyan kristaller oluşturur. Bu kristalle toksin ihtiva ederler. Böcekler bu toksin veya bakterinin vücudunu sarması sonucu ölürler.
Entomopatojen bakterilerin çogunlugu Bacillus ve Coccobacillus cinsleri içinde yer alır. Coccobacillus acridiorum çekirgelerde patojen olan bir türdür. Bacillus popilliae ve Bacillus thuringiensis diğer önemli iki türdür.
Yurdumuzda da Yeşilkurt Heliothis armigera (Hb), Ağkurtları Hyponomeuta spp., Kır tırtılı Lymantria dispar L., Çam kesetırtılı Thaumatopoea pityocampa Schf Salkım Güvesi Lobesia botrana D.-s. Elma içkurdu Cydia pomonella (L), yaprakbükenler Archips Spp gibi zararluı lepidopter türlerine karşı önerilmekte ve kullanılmaktadır.

6.VİRUSLAR: Entomopatojen virüsler hücre çekirdeğinde polihedra (çok yüzeyli partiküller) oluşturanlar (NPV), hücre stoplazmasında polihedra oluşturanlar (SPV) ve granül oluşturanlar (GV) olmak üzere üç grupta toplanırlar.Virüsler böcek vücuduna ağız veya solunum yoluyla girerler. Birçoğunun biopreparatı geliştirilmiştir özellikle lepidopter larvalarına karşı kullanılmaktadır.

7.RİCKETTSİA: Bu mikroorganizmalar metabolizma ve morfoloji bakımından virüslere benzerler. Entomopataojen olanlar Rickettsiella ve Enterella cinsleri içinde yer alan türlerdir.Entomopatojen Rickettsia türlerinin insanlara olan etkileri konusunda bazı teredütler mevcuttur. Ayrıca böceklerde hastalığın gelişmesi çok agır seyreder.

8.PROTOZOA: Bunlar tek hücreli canlılardır. Entomopotojen olanların en önemlileri Nosema cinsi içinde yer alır. Bunların bazı biopreparatları geliştirilmiş özelikle çekirgeler üstünde kullanılmaktadır.

9.NEMATODLAR: Zararlılar ve özelikle böcekler üzerinde çok sayıda nematod yaşar. Çoğu sindirim ve üreme organları üzerinde yaşar. Bunlardan önemli olanları Mermis, Agamermis ve Howardula cinslerine bağlı türlerdir.Bazı nematod türleri de böceklerde bakterilerde bakterilerle birlikte yaşarlar. Neoplectana cinsine bağlı nematod türleri Achromobacter nematophilus isimli bakteri ile birlikte yaşar ve bakteriyi böcek vücuduna taşıyarak bakterinin toksini sonucu ölümlerine neden olur. Bunlardan Neoaplectana carpocapsae’nin biopreparatı geliştirilmiş olup Elma iç kurdu Cydia pomonella (L.)’ya karşı kullanılmaktadır.

F.Mikrobial Savaş: Zararlılar üzerinde yaşayan ve onları öldüren funguslar, bakteriler, virüsler, rickettsia, protozoa ve nematodlar gibi mikroorganizmalara hastalık etmeni, entomopatojenler veya mikrobial savaş etmenleri adı verilir. Bunlarla yapılan biyolojik savaş çalışmalarına da mikrobial savaş adı verilir.

Mikrobial savaşın başarılı olabilmesinde bazı faktörler rol oynar.

•Entomopatojenin virulantlığı
•Entomopatojenin spor yoğunluğu
•Konukçu zararlının biyolojik dönemi
•Konukçu zararlının fizyolojik ve sağlık durumu
•Konukçu zararlının popülasyon yoğunluğu
•Nem
•Sıcaklık
•Işık

Bunlardan virulantlık etmenin türü, ırkı ve serotipine göre değişir.
Genel olarak spor yoğunluğu arttıkça başarı da artar. Ancak spor yoğunluğunun sürekli arttırılması ekonomik olmayabilir. Bununla ilgili olarak özellikle biopreparatlarda en uygun spor yoğunlukları bildirilmiştir.
Entomopatojen mikroorganizmalar zararlının belirli biyolojik dönemlerinde etkili olurlar. Bu da entomopatojenin türüne göre değişir.
Entomopatojen sağlıkça zayıf olan zararlılarda daha etkilidir. Bu nedenle entomopatojenler insektisitlerin düşük dozları ile kullanılarak subletal insektisit dozu ile sağlıkça zayıflatılmış zararlıya entomopatojenin etkisi arttırılmış olur. Entomopatojenler, konukçu zararlının yoğun popülâsyonlarında hastalığın bir bireyden diğerine daha çabuk bulaşması nedeniyle daha etkilidir.
Nem özellikle Entomopatojen funguslar açısından daha önemlidir. Uygulamaların akşamüzeri saatlerinde yapılmasının bir nedeni, gece boyunca yüksek orantılı nemin olumlu etkisinden yararlanarak başarının arttırılmasıdır.
Sıcaklık bakımından yüksek sıcaklıklar başarıyı azaltıcı bir faktördür.
Işık ve özellikle ışığındaki ultraviole ışınlar entomopatojen sporları için öldürücüdür. Uygulamanın akşamüzeri yapılmasının bir diğer nedeni de güneş ışığının bu olumsuzluğundan korunmaktır.
Mikrobial savaşta kullanılan mikroorganizmaların birçoğunun biopreparatları geliştirilmiştir. Bunlar birçok zararlıya karşı kullanılmaktadır.

G.MİKROORGANİZMA TOKSİNLERİ: Entomopatojen funguslar ve bakterilerde söz edildiği gibi bunlar böcekleri meydana getirdikleri toksinleri ile öldürür. Bu toksinlerin omurgalılara ve dolayısıyla insanlara zararlı etkisi yoktur.İşte bu nedenlerle toksinlerden böceklere karşı savaşta yararlanma konusunda yoğun çalışmalar yapılmaktadır.Bu amaçla bazı toksinler biyokimyasal olarak isimlendirilmiştir.Entomopatojen funguslardan Beauveria bassiana dan Beauvericin, Beaurolides, Bassiolinide: Isaria türlerinden Isarolide; Metarhizium anisopliae den Destruxin, Cytochalasin; Aspergillus spp’den Aflatoxin, Aspochracine adı verilen toksinler elde edilmiştir. Bunlardan aflatoksin omurgalılar ve insanlar için çok zehirlidir. Digerleri böyle bir olumsuzluğa sahip değildir.
Entomopatojen bakterilerin toksinlerinden yararlanma konusunda da yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bacillus thuringiensis’in endotoksin ve ekzotoksin leri biyokimyasal olarak belirlenmiş ve böceklere karşı denenmiştir. Örnegin beta-ekzotoksin olan ve Thuringiensin adı verilen toksinin tüm özellikleri ve etki spektrumu belirlemiş olup uygulamada yararlanılmaya hazır durumdadır.

KİMYASAL SAVAŞ: Zararlı popülâsyonlarını ekonomik zarar eşiği altında tutmak amacıyla kimyasal bileşiklerin kullanıldığı tarımsal savaş yöntemidir.
Son yıllarda da bazı bitkilerden, yosunlardan, alglerden, funguslardan elde edilmiş doğal kökenli pestisitlerin sayısı giderek artmaktadır.
Higroskopik özelliği yüksek olan killi Kütahya tozunun öğütülmesi sonucu elde edilen ve zamanın tarım bakanı Muhlis Erkmen ve Kütahya ya izafeten ERKMENKÜ adı verilen insektisitten yararlanılmıştır. Ambar böceklerine karşı kullanılan bu insektisit ile böceklerin vücut suyunun kaybı ile fiziksel olarak ölmek suretiyle depolanmış hububatın korunması önemli ölçüde sağlanmıştır.

Kimyasal savaş uygulamalarında başarılı olabilmek için;

•Zararlı ile ilgili bilgilerin
•Bitki ile ilgili bilgilerin
•İlaçla ilgili bilgilerin
•Alet ve eklentileri ile ilgili bilgilerin edinilmiş olması
•Uygun zaman ve şekilde uygulanması
•Sonuçların değerlendirilmesi gerekir

Kimyasal savaşta etmen yani ana unsur kimyasal bileşiklerdir. Bu bileşiklere tarım ilaçları veya özellikle pestisitler adı verilir.

PESTİSİTLERLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER
Kültür bitkilerine zarar veren hastalık etmeni zararlılar ve yabancı otlar gibi organizmaları öldüren canlı kökenli veya kimyasal maddelere pestisit adı verilir.

PESTİSİTLERİN YAPISI: Pestisitler bitkiler üzerinde saf olarak kullanılamazlar.Bu nedenle pestisitler.
•Etkili madde
•Dolgu maddesi
•Diğer maddeler olmak üzere üç ana unsurdan meydana gelirler.

1. ETKİLİ MADDE: Pestisit içinde bulunan etkili madde öldürücü olan ana unsurdur. Örnegin: Toz ilaçların etkili madde oranı genellikle %5 kadardır. Islanabilir toz ilaçlarda %20–80,emülsiyon konsantre ilaçlarda %20–60 arasında degişir. Etkili maddenin bazı özelliklere sahip olması ve bu özelliklerin belirlenmiş olması gerekir.
ETKİLİ MADDE ÖZELLİKLERİ:

a) Fiziksel özellikler: Etkili maddeler sıvı, katı, yarı katı, kristal veya mum şeklinde olabilir. Etkili madde elde edilecek formulasyon a göre çözücü veya toz halindeki dolgu maddesi ile öğütülerek kullanılır.
b) Erime noktası: Katı haldeki etkili maddenin özelliği yani kimyasal yapısı bozulmadan sıvı hale geldiği sıcaklık derecesidir. Erime noktası 60 °C üzerinde olan etkili maddeler öğütülmeye elverişlidir. Bunun altında erime noktasına sahip etkili maddenin bir çözücüde çözünmesi daha yerinde olur.
c) Kaynama noktası: Etkili maddenin kaynamaya başladığı sıcaklıktır. Bunun yüksek olması gerekir.
d)Özgül ağırlık: Etkili maddenin birim hacimdeki ağırlık olarak değeridir. Bu genellikle g/cm3 olarak verilir. Özgül ağırlık sıcaklığa göre değişir. Özellikle sıvı halindeki etkili maddeler için bilinmesi daha önemlidir.
f)Akıcılık: Akıcılığın genellikle yüksek olması istenir.
g)Çözünürlük: Etkili maddenin çözünme kabiliyetinin yüksek olması istenir. Böylece formulasyon ucuz çözücülerde çözünebilir. Buda ilacın maliyetinin daha ucuz olmasını sağlar.
h)Dayanıklılık: Etkili maddenin depolanması, formulasyonu sıra dışı dış etkenlere yani çevre faktörlerine dayanıklı olması gerekir. Bu çevre faktörleri sıcaklık pH gibi etkenlerdir. Etkili maddenin dayanıklılığının arttırılması ise stabilizatör adı verilen bazı maddeler formulasyonlar a eklenir.

2.DOLGU MADDESİ: Dolgu maddesi herhangi bir kimyasal bileşikle tepkimeye girmeyen, bitkilerde kimyasal etkileşime neden olmayan ve etkili maddeyi taşıyan ve formulasyon tipini doğrudan belirleyen, sıvı ve katı haldeki unsurdur. Dolgu maddesi bir ilaçta etkili madde oranını düşürmeye yarayan maddedir. Toz, granül, tablet halindeki ilaçlarda dolgu maddesi katı haldedir ve üç ana grupta toplanır.

•Minareler: Bunlar kükürt, sepiolite, dickit, kaolinit, montmorilonit, mika, vermikulit, talk gibi silikatlar; kalsiyum karbonat, dolomit gibi karbonatlar; diatomit, apatit, pumik gibi maddelerdir.
•Bitkisel olanlar: Mısır koçanı, kepek, tahıllar, soya fasulyesi, tütün, ceviz kabuğu, odun taşlı gibi maddeler bitkisel dolgu maddeleridir.
•Sentetik olanlar: Bunlar kalsiyum silikat, kalsiyum karbonat, silisyum dioksit gibi çöktürülmüş anorganik bileşikler ile bazı organik bileşiklerdir.

Katı haldeki dolgu maddelerinde aranan özellikler: Katı haldeki dolgu maddelerinin de bazı özellikle sahip olmaları istenir.

•Emme yeteneği: Dolgu maddesinin emme özelliği, sıvı haldeki etkili maddeyi bünyesini alması bakımından önemlidir. Etkili madde oranı yüksek olan toz veya ıslanabilir toz formulasyonlar da emme yeteneği yüksek olan dolgu maddeleri istenir.
•Nem çekme: Dolgu maddesinin nem çekme özelliği ilaçların depolanması bakımından önemlidir.
•Akıcılık: Dolgu maddesinin akıcılığı gerek formulasyon oluşturma sırasındaki işlemlerin, gerekse formulasyon oluşturulduktan sonra ilacın kullanımı sırasındaki işlemlerin kolaylığı bakımından önemlidir.
•Litre ağırlığı: Dolgu maddesinin litre ağırlığı, bir litrelik hacminin ağırlığıdır ve ambalajlama, taşıma, uygulama sırasında rüzgârla sürüklenmesi bakımından önemlidir.
•Tozuma yeteneği: İlaçların uygulama sırasında toz bulutu veya sis haline gelerek bitkinin tüm yüzeylerini kaplaması bakımından tozuma yeteneğinin önemi vardır.
•Öğütülme yeteneği: Dolgu maddelerine göre değişir ve bunun yüksek olması yani kolay öğütülür olması istenir.
•Aşındırma yeteneği: Aşındırma yeteneği düşük olan dolgu maddeleri istenir.
•Suda dağılma: Özellikle granül haldeki ilaçlar için önemli olan bir özelliktir. Toprağa verilmiş granül halindeki ilaçta bulunan etkili maddenin su ile yer değiştirmesi bakımından önemlidir.
•Aşınmaya dayanıklılık: Granül haldeki ilaçlarda parçacıkların birbirine sürtünerek aşınıp küçülmesi istenmeyen bir özelliktir. Bunun için dolgu maddesinin aşınmaya dayanıklı olması gerekir.
•Etkili madde ile uyuşum: Dolgu maddesinin etkili madde ile karıştırıldığında yani dolgu maddesine etkili madde emdirildiğinde etkili maddenin özelliğinde herhangidir değişim olmaması gerekir.

SIVI HALDEKİ DOLGU MADDELERİNDE ARANAN ÖZELLİKLER: Sıvı haldeki ilaçlarda ise dolgu maddesi aynı zamanda çözücü maddelerdir. Bunlar alkol, benzen, xylen, xylol, etil asetat, etil format, nafta gibi maddelerdir. Bunlara aynı zamanda solvent adı da verilir. Çözücülerin bazı özelliklere sahip olması gerekir.

•Destinasyon derecesi ve kaynama noktası: Çözücünün uçuculuğu hakkında fikir verir. Formulasyon ve uygulama sırasında önemlidir. Çözücülerde destinasyon derecesi aralığı az olmalıdır. Örnegin xylol, nafta ya oranla daha iyi bir çözücüdür. Çözücülerin kaynama noktası yüksek olması istenir çünkü kaynama noktası düşük olan çözücüler bitkilere toksiktir.
•Özgül ağırlık: Çözücünün kalitesini etkilemez sadece formulasyon oluşturma sırasında çözücü maddenin hacim olarak alınabilmesinde değer olarak yardımcı olur.
•Kauri butanol: Çözücülük değerini belirleyen bir değerdir. Toluen in KB değeri olan 105 ile karşılaştırılır.
•Aromatik miktarı: Çözücü içinde bulunan aromatik bileşiklerin miktarının yüksek olması istenir. Örneğin: Xylen ve nafta’da aramotiklerin oranı %85–95 kadardır. Çözülende alifatik ve aromatik hidrokarbonların fazla olması çözücünün çözünürlüğünü arttırır.
•Alev alma noktası: Formulasyon oluşturma taşıma, depolama ve kullanım sırasındaki emniyet bakımından önemlidir. Alev alma noktası yüksek olanlar bu nedenle tercih edilir. Alev alma noktası çözücünün alev aldığı sıcaklık derecesidir.
•Çözme yeteneği: Bir çözücünün belirli sıcaklıkta belirli maddeleri çözme yeteneğidir. Çözücülere göre değişen bu özellilik düşük sıcaklıklarda bile bulunmalıdır.
•Su ile karışabilme: Çözücünün suda çözünmesi istenmeyen bir özelliktir.
•Renk: Çözücünün renksiz olması istenir.

DİGER MADDELER: Pestisitler içinde bulunan üçüncü unsur olan bu maddeler pestisitin etkinliğini, dayanıklılığını arttıran, uygulama kolaylığı sağlayan, bitkilere olumsuz etkiyi azaltan kullanıcıları uyaran maddelerdir.

•Emülgatör: Emülsiyon halindeki pestisitlerde bulunur birbiri ile karışmayan maddeleri karışmasını sağlayan dolayısıyla su içinde homojenlik sağlayan maddelerdir.
•Stabilizatör: Toz ilaçlarda bulunur. Dolgu maddesinin etkili maddeyi bozmasını engelleyen maddedir.
•Kekleşmeyi önleyiciler: Toz ıslanabilir toz ve granül haldeki ilaçlarda bulunurlar. Bu maddeler zerrelerin etrafına yerleşerek zerrelerin birbiri ile yapışmasını yani topaklaşmayı önleyerek akıcılığı sağlar. Diatoma toprağı, silis, silikat, öğütülmüş kil, microcel ve hisil gibi maddelerdir.
•Dağıtıcılar: Bunlara dispersant maddeler adı da verilir. Islanabilir toz ilaçlarda kullanılır. Örnegin: Kuru kan plazması, Tenac, Taepol 40,Lignosulfonate,Morvate,Pluraflo, Pluronic, Vutanol gibi maddeler en çok kullanılanlardır.
•Tutucular: Islanabilir toz ilaçlarda bulunur. Su içinde dağılmış ilaç zerreciklerinin dibe çökmesini önler. Bunlar tutkal, jelâtin, zamk gibi doğal maddelerdir.
•Yapıştırıcılar: Etkili maddenin bitki yüzeyine daha iyi yapışmasını sağlayan maddelerdir. Tanen, dekstrin, kazein gibi maddeler pestisite yapışıcı bir özellik kazandırır.
•Tozumayı önleyiciler: Özellikle etkili maddenin toz ve çok zehirli olan pestisitlerde kullanılır. Bu maddeler petrol yağları ve gliserin gibi maddelerdir.
•Köpüklenmeyi önleyiciler: Emülsiyon ve ıslanabilir toz halindeki pestisitlerde kullanılır. Köpüklenmeyi önleyici olarak sıvı silikonlar gibi maddeler kullanılır.
•Sinerjistler: Etkili maddenin etkisini arttıran maddelerdir. Bunlara aktivatörde denir. Islanabilir toz ve emülsiyon halindeki pestisitlerde bulunur. Bunlar susam yağı gibi bazı bitkisel yağlar, piperonyl butoxide, sulfoxide gibi maddelerdir.
•Uyarı maddeleri: Etkili maddenin zehirliliğini belirtmek ve onları uyarmak amacıyla eklenen renk ve koku maddeleridir.

B. Pestisitlerin Sınıflandırılması:

1.Etkiledikleri canlı gruplarına göre:
•İnsektisit
•Akarisit
•Nematisit
•Mollulisisit
•Rodentisit
•Avisit
•Afisit
•Fungusit
•Bakterisit
•Herbisit
•Algisit

2.Etkiledigi canlınınine göre:
•Larvasit
•Ovisit
•Erginleri öldüren

3.Zararlılara etki yollarına göre:
•Mide zehirleri
•Degme (kontak zehirleri)
•Solunum zehirleri

a) Mide zehirleri: Zararlı vücuduna ağız yoluyla alınıp sindirim sisteminde zehirlenmelere neden olan pestisittir. Bunlar bitki yüzeyine atılarak kemirilen bitki parçaları ile birlikte veya zehirli yem halinde alınır. Sokucu emici ağız parçalarına sahip olan zararlılarda ise bitki özsuyuna dahil olan bu pestisitlere sistemik pestisitler adı verilir. Sistemik pestisitler bitki yapraklarına veya toprağa püskürtülürler. Yapraklara verilenler yapraklar tarafından emilerek iletim demetleri ve genellikle floem borucuklarıyla bitki bünyesinde hareket edip organlara ulaşırlar. Genç yapraklardan ve yaprakların alt yüzeyinden emilim daha fazla olur.
Topraktan verilen sistemikler ise kök tarafından alınıp xylem borucukları ile bitki bünyesinde hareket edip organlara taşınırlar.
Sistemik pestisitler genellikle sebze ve meyveler gibi ürünleri doğrudan değerlendirilen bitkilerde kullanılmazlar.

b) Değme zehirleri: Bunlara kontak zehirlide denir. Bitki yüzeyine püskürtüldüklerinde zararlıların ilaçlanmış yüzeyde gezinmeleri sırasında deriden nüfus ederek veya stigmalar, kıllar, tüyler vasıtasıyla etkili olurlar.

c) Solunum zehirliler: Gaz haline gelerek stigmalardan veya diğer solunum oranlarından vücut içine giren pestisitlerdir. Daha çok kapalı yerlerde kullanılır.

4. Toksik özelliklerine göre:
•Fiziksel zehirliler
•Protoplazma zehirlileri
•Sinir sitemi zehirlileri
•Solunum zehirlileri
•Antiguagulantlar

5.Kullanma tekniğine göre:
•Doğrudan kullanılanlar
•Su veya başka bir çözücü ile seyreltilerek kullanılanlar.

6.Etkili madde gruplarına göre:
A.Canlı kökenliler
B.Anorganik yapıda olanlar
C.Doğal organik yapıda olanlar
D.Bitkisel kökenli olanlar
E.Petrol yağları
F.Katran yağları
G.Sentetik organik yapıda olanlar
H.Klorlandırılmış hidrokarbonlular
İ.Organik fosforlular
J.Karbamatlılar
K.Sentetik piretroidler
L.Benzoyl türevleri
M.Dinitro bileşikleri
N.Amin ve hidrozin türevleri
O.Dinitrofenol ve esterleri
P.Halojen ve oksijenler
Q.Organik kalaylılar

7.Formulasyonlarına göre:
A.Su ile seyreltilip kullanılanlar
BR: Briket
CS: Kapsül süspansiyonu
DC: Disperse olabilen konsantre
EC: Emülsiyon konsantre
EO: Yağda su emülsiyonu
EW: Suda yağ emülsiyonu
GL: Emülsiyon jel
GW: Suda çözünen jel
PC: Macun konsantre
SC: Akıcı konsantre
SG: Suda eriyen granül
SL: Suda eriyen konsantre.
TB: Tablet
WG: Suda dağılan granül
WP: Islanabilir toz

B.Doğrudan kullanılanlar
DP: Toz
GP: Püskürtülebilen toz
ED: Elektrostatik sıvı
GR: Granül
CG: Kapsüllenmiş granül
GG: Makro granül
UL: Çok düşük hacimli sıvı
TP: Serpme toz

C.Tohum ilaçları:
DS: Kuru tohum ilacı
ES: Emülsiyon tohum ilacı
FS: Akıcı tohum ilacı
SS: Suda eriyebilen toz tohum ilacı
WS: Suda ıslanabilen tohum ilacı

D.Digerleri
AE: Aerosol
CB: Konsantre yem
FU: Fumigant
FD: Kutu fumigant
FT: Duman tableti
GA: Gaz
GS: Gres
RB: Hazır yem
AB: Daneli yem
BB: Blok yem
GB: Granül yem

1.Toz ilaçlar(DP) : Dolgu maddesi daha çok CaCO3,Alüminyum silikat, Diatome toprağı gibi maddelerdir.
Toz ilaçlarda aranan özelikler:
a) Zerre büyüklüğü: Zerreler küçüldükçe ilacın etkinliği artar Özellikle mide zehiri olarak etkinliği artar. Zerreler küçüldükçe ilacın akıcılığı azalır. Zerreler küçüldükçe hava akımı ile sürüklenmede artar. Bunun sonucu olarak zerreler bitki yüzeyine inmez. Zerre büyüklüğü eleklerle tespit edilir. Eleklerin gözenek büyüklüğü mesh (meş) ile ifade edilir. Örneğin 100 mesh dendiğinde 1 inchte yüz adet gözenek bulunduğu anlaşılır.
b) Zerrelerin şekli: Çubuk, küre ve pulcuk şeklinde olabilir. Mumtazam şekilli olmayanlarda akıcılık düşüktür. Pulcuk şeklinde olanlarda akıcılık yüksektir. Zerrelerin şeklini dolgu maddesinin yapısı da etkiler.
c) Zerrelerin sertliği: Zerrelerin sert olması istenir. Çünkü sert ve keskin zerreler epikutikula’ nın aşınmasını, çizilmesini dolayısıyla vücut suyunun dışarı çıkmasını dolayısıyla böceğin ölmesine neden olur.
d) Akıcılık: Akıcılık yüksek olması istenir. Akıcılık zerrelerin şekline, büyüklügüne ve elektrik yüküne bağlıdır. Yuvarlak ve büyük zerrelerde akıcılık fazladır.
e) Nem tutma: Nem tutma özelliğinin düşük olması istenir. Depolama sırasında kekleşmeye ve kalıplaşmaya neden olur.

2.Zehirli yemler (RB): Zararlıları cezbedici maddelere zehirli bileşikler katılarak elde edilir. Daha çok kemirgen salyangoz ve sümüklü böceklerde kullanılır.
a) Zehir: Esas öldürücü unsurdur. Örneğin kemirgenler için sitriknin sulfat, Talyum sülfat, Çinko fosfür ve Antiguaguant maddeler kullanılır.
b) Yem: Cezbedici olan unsurdur. Bu hedef organizmanın sevdiği maddelerdir. Kepek, buğday, buğday kırması gibi maddelerdir.
c) Diğer maddeler: Bunlar tatlandırma (şeker, melas), cezbedici (vazelin, mısır yağı, keten yağı), iştah açıcı ( parafin, mısır yağı), insanları uyarma maddesi ( eosin, fuchsin, malahit yeşili) ve yapıştırma (vazelin, jelâtin) amacıyla kullanılan maddelerdir.
d) Zehirli şampuanlar: Evcil hayvan ve insanlarda dış parazitlere karşı kullanılırlar. Etkili madde Arap sabunu veya sentetik bir köpürücüye eklenir.
e) Gaz halinde olanlar: Basınç altında sıvılaştırılmış yâda katı formda olanları vardır havayla temaslarında gaz haline geçerler. Fumigasyon amaçlı kullanırlar.

PESTİSİTLERDE LETAL DOZ: Öldürücü doz anlamına gelir. Pesti sitlerin zehirliliğini belirler. Toksilojik açıdan öne taşır. Zararlı popülasyonunun yarısını öldüren dozdur. Birimi mg/kg dır ppm (milyonda) kısım ppb (milyarda) kısım. Ld50 değeri küçük olan bir pestisit zehirli bir pestisittir. Gaz etkili pestisitlerde Lc kavramı göze çarpmaktadır. I50 bir organizmada enzim faaliyetlerinin %50 oranında engellenmesi için gerekli pestisit miktarı.
Bir diğer kavramda Rl 50 yarı ömür bir pestisitin etkisinin yarıya inmesi için gerekli süredir.
Bunların dışında biyopreparatlarda Mt50 değeri kullanılır etmenin aktivitesini belirler.

PESTİSİTLERDE TOLERANS(KALINTI): Pestisitlerin insan ve hayvan yiyeceği olarak kullanılan ürünlerde bulubnması göz yumulabilen kalıntı miktarına tolerans denir. Her pestisitin zararsız olan günlük alınabilir doz miktarına ADI denir.Bir ürünün üzerindeki pestisit kalıntı miktarı gaz kromatografi cihazı gibi geliştirilmiş cihazlar yardımıyla saptanabilmektedir.

PESTİSİTLERDE BEKLEME SÜRESİ: Pestisit kullanımından sonra bitkiler üzerinde kalıntı miktarının tolerans değerinin altına düşmesi için geçmesi gereken süreye bekleme süresi denir. Son ilaçlama ile hasada arasında kalan süredir.

PESTİSİTLERDE FİTOTOKSİSİTE: Pestisitlerin bitkiler üzerinde meydana getirdiği zehirli etkiye fitotoksisite denir.

Pestisitin şekline göre kuruma sararma yaprak dökümü yanma şeklinde kendini gösterir. Özellikle EC formundaki ilaçların solvent ve diğer dolgu maddeleri fitotoksititeye yol açar. Bu yüzden fitotoksitite açısından yeterli bilgi bulunmayan bitkilerin özellikle genç dönemlerinde WP formulasyonlar kullanılmalıdır. Kullanılan pestisit dozu ve bitkinin dönemi hassasiyette en önemli faktörlerdir. Özellikle yazın dik gelen güneş ışınları fitotoksisiteyi arttırır.

PESTİSİTLERİN BİRBİRİNE KARIŞIMI: İlaçların birbirleriyle karışımı etkili maddenin stabilitesine (özelliklelerini) koruması halinde mümkündür. Stabilitenin korunması etken maddenin asit veya alkali ortamlarda bulunması ile sağlanır. Buna göre asit ortamda bulunan etken madde ile alkali ortamda bulunan madde birbiriyle karıştırılmamalıdır. Genel olarak aynı formulasyondaki ilaçlar birbiriyle karıştırılmalıdır. Farklı formüldeki ilaçlar birbiri ile karıştırılacaksa önce WP, SC,SP,EC formulasyonlar sırayla eklenmelidir. Buna rağmen tereddüt varsa bir cam kavonaza yarım litre su konduktan sonra karıştırılması istenen 2 pestisit yukarıdaki sıraya göre tek tek katılarak iyice karıştırılır. Bir saat bekledikten sonra yağ parçacık veya damlacıkları oluşması, katı parçacıkların oluşması, dipte tortu oluşması gibi görünümler varsa bu iki pestisitin karışması sakıncalıdır.

PESTİSİTLERDE ZEHİRLİLİK SINIFLARI: 4 sınıfa ayrılmaktadır.
Ağızdan sıvı ld 50
1.Az zehirli 0-20
2.Zehirli 20-200
3.Orta zehirli 200-2000
4.Çok zehirli 2000 den fazla

•Çok zehirli beyaz zemin üzeri kırmızı dikdörtgen çerçeve içine kırmızı kuru kafa ve çapraz iki kemik altına siyah çok zehirli.
•Zehirli beyaz zemin üzeri kırmızı dikdörtgen çerçeve içine siyah kuru kafa ve çapraz iki kemik altına siyah çok zehirli.
•Zehirli beyaz zemin üzerine kırmızı bir dikdörtgen çerçeve içine siyah harflerle yazılmış zehirli ibaresi yer alır.
•Az zehirli beyaz zemin üzerine kırmızı bir dikdörtgen çerçeve içine siyah harflerle yazılmış dikkat ibaresi bulunur.

PESTİSİTLERİN ETİKET RENGİ
BEYAZ ETİKET İNSEKTİSİT AKARASİT FUMİGANT
SARI ETİKET HERBİSİT
AÇIK YEŞİL FUNGUSİT
PEMBE ETİKET MOLLUSİT
DENİZ MAVİSİ BİTKİ GELİŞİM DÜZENLEYİCİLERİ

AKUT (ANİ) ZEHİRLENME: İlacın vucuda alımından itibaren ilk 24 saat içinde gerçekleşen zehirlenmeye denir.

KRONİK (YAVAŞ) ZEHİRLENME: Kronik zehirlenme kullanım sırasında ve özellikle ürünler üzerinde bulunan pestisit kalıntısı ile vücuda alınan pestisitlerle meydana gelir. Son ilaçlama ile hasad arasındaki süreye uyulması ile kronik zehirlenmelerin öznüne geçilebilir.

ZARARLILARIN PESTİSİTLERE DAYANIMI: Bir zararlıya karşı belirli bir pestisitin uzun süre ard arda kullnılması sonucunda bu zararlı populasyonunda pestisite karşı dayanıklı bireyler çoğalır ve zamanla bu pestisite karşı dayanıklı ırk meydana gelir. Pestisitlere karşı dayınım birçok canlıda görünür ancak yaprakbiti ve kırmızı örümcek gibi gelişme süreleri kısa dolayısıyla yılda çok sayıda döl veren zararlılarda çok döl vermeleri nedeniyle kısa sürede ortaya çıkar.

1.MORFOLOJİK DAYANIKLILIK: Zararlının vucut yapısı görülen dayanıklılık.Örneğin böceğin çok kıllı olması yada kalın kutukila tabakası nedeniyle pestisitin yeterli temas sağlayamaması.

2.DAVRANIŞSAL DAYANIKLILIK: Zararlının davranışları sonucu ortaya çıkan dayanıklık şeklidir. Örneğin elma iç kurdu larvaları ilaçlı meyveyi ısırarak tükürür.Bazı ambar böcekleri ilaçlamalardan zarar görmemek için stigmalarını kapatır.

3.FİZYOLOJİK DAYANIKLILIK: Zararlıların fizyolojik faaliyetleri sonucu biyokimyasal yollarla meydana getirdikleri dayanıklılık şeklidir. İlacın nüfuzunu engelleyen barsak, mide çeperi, yağ dokusu ve fizyolojik faaliyetler sonucu açığa çıkar kırılması en zor dayanıklılıktır. Pestisit zararlının vücudunda başka bir maddeye de dönüşerek zehirsiz hale gelebilmektedir.

4.ÇAPRAZ DAYANIKLIK: Bir zararlının herhangibir pestisite karşı kazandığı dayanımın hiç karşılaşmadığı aynı gruptaki bir başka pestisitede dayanıklılık kazanmasıdır.

5.ÇOK YÖNLÜ DAYANIKLIK: Birden fazla yolla kazanılan dayanıklılıktır.

İLAÇLAMALARDAN BEKLENEN SONUÇLARIN ALINMASI:

Yaprak biti, tırtıl böcek yumurtası gibi hedefler sabit hedefler olup ilaçlamalardan hemen etkilenirler. Kaçamadıklarından etkili madde ile hemen karşı karşıya gelirler.
İlaçlama sırasında bitki üzerinde bulunmaya veya kaçabilen hedeflere ise hareketli hedefler denir. Örneğin çekirgeler, yaprak piresi, Akdeniz meyve sineği gibi zararlılar bu sınıfa girer.
İlaçlamalarda hedefin iyi tanınması yapılacak ilaçlama vce seçilecek ilacın etki mekanizması açısından önem taşır. Durgun veya sabit hedeflere genellikle mide zehiri etkili ilaçlar kullanılmaz. Ancak sistemik etkili mide zehir’i ilaçlar kullanılabilir. Daha çok kontak etkili ve yağlar gibi ilaçlar kullanılır. Durgun zararlılara genelde orta ve yüksek hacimli püskürtme kullanılır. Hareketli hedeflere ise kontak ve mide zehiri etkili ilaçlar kullanılır. Mide zehiri olanlardan sistemik etkili olanlar kullanılmaz. Hareketli hedeflerde düşük ve orta hacimli püskürtücüler kullanılır.
Kabuklubitler gibi üzeri mumumsu yapılı bir kabukla örtülü olan zararlılara karşı kontak etkili ilalar bu kabuk nedeniyle etkisizdir. Bunun için böyle zararlılara yağlar gibi fiziksel ölüm meydana getiren ilaçlar kullanılır. Unlubitler gibi zararlılara karşı ilaçlamalarda yüksek basınç ilacın böcek vücudu üzerinde mumumsu salgıya dagıtıp vucuda ulaşabilmsei için gereklidir.
Birçok lepidopter larvalarına karşı kullanılan Bacillus thuringiensis esaslı biopreparatlar larvaların gömlek değiştirme döneminde püskürtüldüğünde yeteri kadar bakteri sporu larvanın sindirim sistemine alınamadığı için etkisi düşük olur. Çünkü larva gömlek değiştirme sırasında beslenmediğinden yeteri kadar bakteri sporu larva vücuduna alınamamıştır.
Bir pestisitin bir organizmaya etkisinin yüksek olabilmesi o organizmanın fizyolojik faaliyetlerinin hızlı olmasına bağlıdır. Hızlı fizyolojik faaliyetler ise zararlının aktif olduğu dönemlerde görülür. Bu nedenle zararlılara karşı ilaçlamalar zararlıların aktif dönemlerinde yapılır.
Zararlıların davranışı ile ilgili özellikler arasında ağkurtlarının ördükleri ağları arasında, yaprak bükenlerin kıvırdıkları yapraklar arasında beslenmeleri bozkurtlar, maymuncuklar gibi zararlılar gün boyu toprak içinde beslenip geceleri beslenmeleri yeşilkurt gibi zararlıların geceleri daha aktif olmaları gösterilebilir.

KÜLTÜR BİTKİSİNİN ÇEŞİDİ:
Genel olarak tarla bitkilerinde orta püskürtme hacmi, meyve ağaçlarında ise yüksek püskürtme hacmi kullanılır.

KÜLTÜR BİTKİSİNİN FENOLOJİSİ:
Tarla bitkilerinde fonolojinin başlangıcında püskürtme hacmi düşük, çiçeklenme meyve tutumu dönemi yüksektir.
Meyve ağaçlarında kış aylarında yüksek, yaz aylarında ise düşük hacimli ilaçlama uygulanır. Kış aylarında yapılan kış ilaçlamaları bir yıkama ilaçlamadır. Yine çiçeklenme öncesi yapılan ilaçlamalar yine yıkama şeklindedir. Ancak kış ilaçlamasının %75’i kadar hacimli ilaçlama yapılır. Çiçeklenme sonrasında ise ilaçlamalar kaplama ilaçlamalardır ve bu nedenle püskürtme hacmi düşüktür. Bu da yaklaşık kış ilaçlamalarının %50 si kadar bir hacimle gerçekleşir.

BİTKİYE BAĞLI ÖZELLİKLER

Bunlar daha çok bitkinin morfolojik yapısı, habitusu ve yaşı ile ilgili özelliklerdir. Bitkinin yüzeyinin örneğinin lahanagillerde olduğu gibi yapraklarının mumumsu bir tabaka ile kaplı olması ilaç damlacıklarının iyi yapışmasını engeller ve damlacıklar toprağa düştüğü için beklenen sonuç alınamaz. Böyle bitkilerde püskürtme suyuna özel yapıştırıcı maddeler melas, pekmez veya suda erimiş şeker gibi maddeler eklenmelidir.
Bitkilerin habitusu, örneğin yaprakların birbirleri üzerine gelecek şekilde bulunmaları veya dalların sık olarak bulunması gibi bitkinin doğal gelişmesi ile ilgili özelikleri bitki yüzeyinin ilaç damlacıkları ile kaplanmamasına neden olur.

SU
Pestisitlerin su ile karılştırılması sırasında suyun temiz ve Ph sının 6-6,5 olmalıdır. Bunun için suyun ph testi yapılabilir. Ph yı düşürmek için suya asit eklenebilir.

ÇEVREYE BAĞLI ÖZELLİKLER
Burada en önemli olan çevre sıcaklığıdır. Sıcaklığın çok düşük olması ilaçların etkinliğini azaltır. Bu nedenle ilkbahar ve yaz ilaçlamalarında kullanılan ilaçlar 15 °C altı sıcaklıklarda kullanılmaz. Yüksek sıcaklıklarda ise ilaç bitkiye ulaşmadan buharlaştığından etkisi azalır. Aynı zamanda da fitotoksisiteyide arttırır bu nedenle 30 °C üstü sıcaklıklarda ilaçlama yapılmamalıdır.
Bakteri fungus ve virus esaslı biopreparatlarla yapılacak ilaçlamalar akşamüzeri yapılmalıdır. Çünkü gece boyu sıcaklığın düşmesi, orantılı nemin yükselmesi ve güneş ışığının olmaması nedeniyle sporlar canlılığını korur.
İlaçlamalardan sonra yağan yağmurlar bitki üzerindeki pestisitti yıkayacağından ilaçlamalardan beklenen sonucun elde edilememesine neden olabilir.

ALETLERE BAĞLI ÖZELLİKLER
ATAMİZÖR: Bunlar motorla veya elektrikle çalışır. Motorlu olanlar sırtta taşınanlar veya traktörle çekilenler olarak ayrılabilir ve bunlar bitki ilaçlamalarında kullanılır. Elektrikle çalışanlarsa ambar ve depo ilaçlamalarında kullanılır.
Atomizörler sıvı ve toz ilaçların püskürtülmesinde kullanılır. Atomizörler kuvvetli hava akımı meydana getirerek, bu hava akımı içine damlatılan sıvıyı çok küçük damlacıklara ayırarak püskürten aletlerdir. Genel olarak atomizörler pülverizatörlerin ¼ ü kadar su harcar ve bu yüzden konsantrasyon şeklindeki yapılan ilaçlamalarda doz 4 katı olarak, yani ilaç miktarı 4 katı kullanılmalıdır.
Traktörlerle çekilen atamizörler günümüzde turbo olarak ta anılmakta ve meyve ağaçlarının ilaçlanmasında kullanılmaktadır.

PÜLVERİZATÖRLER: İlaçlamalardan beklenilen sonuçların alınmasında önemli olan pülverizatörün basıncı ve püskürtme memeleridir. Genel olarak pülverizatörlerde 4 tip püskürtme memesi bulunur. Bunlar içi dolu koni, içi boş koni, yelpaze, akıtma

İÇİ BOŞ KONİ: Daha çok tarla bitkilerinin ilaçlamasında, düşük basınçlı pülverizatörlerde kullanılır.

YELPAZE ŞEKLİNDE: Yabancı ot ilaçlamalarında düşük basınçlı pülverizatörlerde kullanılır.

AKITMA VEYA ÇARPMA MEMELER: Düşük basınçlı pülverizatörlerde ve yabancı ot ilaçlarında kullanılır.
Püskürtme memelerinde çıkış deliği çapı büyüdükçe, yani meme numarası büyüdükçe püskürtmedeki damlacık çapı da büyür. Çok büyük damlalar bitkide yıkanarak akmakta istenilen tutunma sağlanamamaktadır. Çok küçük damlacıklarda ise bitkiye ulaşmadan havada asılı kalmakta böylece yine istenilen sonuçlar elde edilememektedir.

ENTEGRE ZARARLI YÖNETİMİ: Zararlı popülâsyonlarını ekonomik zarar eşiğinin altında tutmak amacıyla, bilinen savaş yöntemlerinin bir arada düşünülerek, insan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri en az olanlarının uygulanmasına yönelik çalışmalardır şekilde tarif edilir.